Paylaş
Bir zamanlar çok kullanılan bu söz, bizim siyasal hayatımıza ‘Markopaşa’ dergisiyle (25 Temmuz 1946 - 19 Mayıs 1947) girdi. Tek parti yönetimini keskin bir üslupla eleştiren dergiyi; Sabahattin Ali, Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz ve karikatürist Mustafa Mim Uykusuz çıkardılar. Markopaşa dergisinin mizah ve siyasal tarihimiz içindeki yerini öğrenmek istiyorsanız, Levent Cantek’in ‘Markopaşa- Bir Mizah ve Muhalefet Efsanesi’ kitabını okumalısınız.
Bu dergiye Markopaşa adının verilmesinin isabetli bir karar olduğunu, tanıttığımız kitabı okuduktan sonra kabul edeceksiniz. Adını kullandığımız Marko Paşa kimdi? Sefa Saygılı - Cihan Okuyucu’nun kitabı bu sorunuzun cevabını veriyor: ‘Arşiv Belgeleri Işığında Marko Paşa, Hayatı - Çevresi - Şahsiyeti’. Kitabın kapağındaki ithafı özellikle vurgulamalıyız: “Yaşadığımız zor zamanların kahramanları olan sağlık çalışanlarımıza şükranla ithaf...” İnceleme üç ana bölümden oluşuyor:
Birinci bölüm: Marko Paşa: Ailesi ve İlk Tahsil Yılları
İkinci bölüm: Marko Paşa’nın Aile Çevresi ve Çocukları
Üçüncü bölüm: Şahsiyeti ve Yöneticiliği
Yaşamının özet sunumu şöyle yapılabilir: Önce talebe, sonra tabip ve 18 yıl da görev yaptığı Mekteb-i Tıbbiye yılları. Bu süreç içinde kimlerle çalışmış: Abdülmecit, Abdülaziz, İkinci Abdülhamit...
Arşiv Belgeleri Işığında Marko Paşa, Hayatı- Çevresi - Şahsiyeti
Sefa Saygılı - Cihan Okuyucu
Büyüyenay Yayınları
Öğrencileri saraya karşı korurdu
Saygılı - Okuyucu ikilisinin hazırladığı Marko Paşa kitabını okurken bazı bilgilerin altını çizmeniz gerekiyor. Tıbbiye gibi siyasal çalkantıların başladığı bir öğretim kurumunu idare etmek, sultanla öğrenciler arasındaki ilişkileri düzenlemek... Bir tabibin ekseninde, bir dönemin grafiğini öğreniyoruz... ‘19. Yüzyılın İkinci Yarısında İstanbul Rumları’ bölümünde, Marko Paşa’nın 45 yıllık İstanbul hayatı incelenirken kozmopolit İstanbul’un da haritası ortaya konuluyor.
‘Mekteb-i Tıbbiye’nin Kısa Tarihi’ bölümünde Cemil Topuzlu “Dertleri, ihtiyaçları uzun uzun anlatırdık, o dinler gibi yapardı, sonra da ‘Haydi siz gidin ben icabına bakarım’ derdi” diyor ve ekliyor: “Son derece zeki adamdı. Talebeyi çok himaye etmiştir. Padişah ikide bir Tıbbiye mektebinden şüphelenirdi. Marko Paşa saraya koşar, bizim talebe böyle şey yapmaz diye bir sürü dil dökerek sarayı yatıştırırdı. Bu idarecilikteki ustalığını da gösterir. Bu zatın tabip olarak büyük bir liyakati yoktu. Lâkin çok kurnaz, daima ipe un seren bir adamdı. Halk arasındaki ‘Derdini Marko Paşa’ya anlat’ sözü de zaten buradan gelir.”
Üç padişah döneminde hep gözde kalmış
Hikmet Feridun Es’e göre hem sarayda hem mahallede dert dinlerdi. İstibdada karşı öğrenci hamiliğinin önemi de anılmalıdır. Saygılı ve Okuyucu ‘Sonuç’ta paşanın kişiliğini tanımlıyorlar: “Farklı fikirler olsa da hızlı yükselişi ve üç padişah döneminde hep gözde kalmayı bilişi; zekâsını, liyakatini ve değişen dengelere ayak uydurmasını bilen bürokrat kişiliğini göstermektedir.”
Türk tıbbında iz bırakmış Marko Paşa’nın yaptıklarını, hayatını anlatan ilginç bir kitap.
Paylaş