İSTANBUL İNİSİYATİFİ’nin düzenlediği önemli, hepimizi ilgilendirmesi gereken bir sempozyum Bilgi Üniversitesi Dolapdere Kampusu’nda başlıyor:
Geçmişimiz İçin Bir Gelecek, 24-26 Haziran tarihleri arasında gerçekleştirilecek. Üç gün sürecek sempozyumda, Geçmişimiz İçin Bir Gelecek: Kültürel Miras Kavramının Yeniden Tanımlanmasıve Korunması İçin, denilerek amaç belirleniyor.
İstanbul İnisiyatifi’nin yetkilileri sempozyumu yapma nedenlerini şöyle açıklıyorlar:
‘Kültürel miras kavramının yeniden tanımlanması ve etkin bir biçimde korunması gerekliliği, şimdi her zamankinden daha büyük bir önem kazandı.
Savaş ortamında, insanlığın ortak değerleri, ortak hafızası olan kültürel ve tarihsel mirasın nasıl yok edildiğini gördük ve yaşadık.
Kamboçya’dan Lübnan’a, Afganistan’dan Bosna’ya birçok ülkede yaşanan acı örneklerden sonra, geçen yıl Irak’ta Mezopotamya Uygarlığı’nın tahribatına, şiddete maruz kalmasına, talan edilmesine ve yağmalanmasına tanık olduk.
Geçmişin belgeleri olan kültürel mirasın korunması çabalarının hemen şimdi, her düzeyde artırılması kaçınılmaz bir gerçek.’
Bu sempozyumu destekleyen resmi ve özel kuruluşlar, gerçekten yarının kuşağı için önemli bir iş yapıyorlar.
* * *
IRAK’ta müzenin talan edilişinin görüntülerinin hepimizi nasıl kahrettiğini unutmadık. Yüzyılların kültürel birikimlerinin bir savaş sırasında katledilişini hem televizyonlardan gördük, hem de okuduk.
Bu barbarlığın, sadece bir müzenin tahribi değildi, bir ülkenin kültürel varlığını, birikimini yok ederek, onları kimliklerinden koparmak amacı güttüğünü söylemek gerekiyor.
İnsanlığın ortak değerlerinin, ortak hafızalarının korunmasının en önemli işlerden biri olduğunu söylemeye gerek yok.
En sıcak örnek elbette Irak’takiydi. Afganistan’da yıkılan Buda heykellerinin, Bosna’da yakılan cami ve kütüphanelerin birer insanlık suçu olduğunu genç kuşaklara öğretmeliyiz.
Geçmişin kültürel birikimini, kültürel mirasını bilmeden yaşadığımız dönemi anlamak mümkün değildir, geleceğe dair yapılan bütün tasarılar da geçersiz olur.
Sempozyumun asıl önemli yanı; kültürel varlıklara yönelik suçlara karşı bir ceza sisteminin geliştirilmesini sağlamaktır.
Böylece kültür barbarları çeşitli yaptırımlarla bu kötülükten vazgeçirilebilir.
Türkiye’de kültürel mirasın korunması konusunda, sivil toplum kuruluşlarının ve yerel yönetimlerin öncülüğünde devlette de bir bilinç uyanmıştır.
Asıl önemli olan, kültürel mirasın sadece bir ülkenin malı olarak görülmesinden kurtarılmasıdır. Bu her ulus için gereklidir.
Ayrıca bir başka ulusun kültürel mirasını yok etme teşebbüsü, bir ulusa karşı değil, insanlık tarihine karşı işlenmiş bir suçtur.