Paylaş
Ben bunu bir veda olarak kabul etmiyorum, çünkü o, İstanbul’u da, İstanbul’daki dostlarını da özler.
Serginin ilk gününde Fikret Otyam da oradaydı, Filiz Otyam da.
Eski dostlarla buluşulduğunda elbette, anılar yumağı sizin önünüze düşüverir. Bir çileyi çözer gibi nice adı, nice olayı anarsınız.
Her sanatçı bir köyü, bir yeri, bir beldeyi, kentten kilometrelerce uzak bir adayı yazar, çizer, o da Gazipaşa’yı tuvale getirdi. Oraya gitmedim ama onun resimlerindeki kar beyazını, saf doğayı, keçileri her zaman çok sevdim.
Onun resimleri için de, kitapları için de yazdım.
Bu sergi, toplu sayılabilecek bir Fikret Otyam Sergisi, yaşadığı yerin güzelliklerini bu yapıtlarda bulacaksınız.
Büyük kentlerde yaşayanların, kentlerden kilometrelerce uzakta, doğanın içinde yaşamayı seçmelerini anlayanlardan değilim. Beni şehrin gürültüsü çekmiştir daima. Ama öyle bir yeri seçenlerin yaptıklarını da ayrı bir özenle, hayranlıkla değerlendirdiğimi söylemeliyim.
Önce onun seçim konusundaki tavrını övmeliyim.
Bilinen yazlık yerlere gitmedi, şehrin kalabalığından uzaklaşıp bir başka kalabalığın içine kendini atmadı. Daha doğrusu bin bilinenden bir bilinene gitmedi. Kuş uçmaz kervan geçmez bir yeri seçti. Gitmesi gerektiğine inandığı bir toprağa vardı sonunda. O resimler ancak orada yapılabilirdi, Filiz Otyam da kilimlerini ancak öyle bir yerde yaratabilirdi.
* * *
SERGİ broşüründeki kısa biyografinin son paragrafı hoşuma gitti, yazının karşı sayfasında da keçileriyle birlikte bir fotoğrafı var: “Fikret Otyam ve eşi Filiz Otyam çalışmalarını, Antalya merkez ve Geyikbayırı Köyü’nde, başta keçileri olmak üzere iki ve dört ayaklı hayvanları arasında sürdürmektedirler.”
İstanbul’a geldiğinde, dostları Balçiçek Pamir’in çabasıyla bir lokantada buluştular, görüştüler, hasret giderdiler. Antalya’da ve başka yerlerde de onun adını yaşatacak galeriler, yerler açıldı. Bir resminin altındaki yazıyı, resimlerin ortak dünyasının özetlediği için almaya değer buldum: “Anadolu’nun kara gözlü emekçi kadınları, dağları, dereleri, gölleri, denizleri, illa hem ak, hem kara keçileri, eşekleri, birbirinden değişik evleri, kara kıl çadırları, pamuk tarlasında ömür tüketenleri... Elleri 69 yıldır boyalı, 86 yaşındaki Otyam ustanın fırçasından tuval üzerine akrilik boyalarla...”
30 Haziran 2012’de Kayseri Karaözü’nde “Fikret Otyam Kültür Evi ve Heykeli”nin açılışı yapıldı. Neden heykeli orada yapıldı?
“1963 yılının Nisan’ı, genç gazeteci Fikret Otyam, Kızılırmak vadisinde saklı ışığı bulur. Alır kuytudan Karaözü’nü; uğurlar dünyaya, Cumhuriyet’in sayfalarında.
Antalya’da bir gün şöyle der Otyam: ‘Vefalı dostlarım! Vefalı dostlarım! Dizkapaklarım tutmuyor, bacaklarımın kalan kısmı ile de olsa Karaözülüler nereye çağırırsa geleceğim. Benim vefalı dostlarım’...”
* * *
27 Aralık akşamına kadar, her saatte gezebileceğiniz bir sergi. Kaçırmayın.
Paylaş