Paylaş
nsöz’de Ayşe Sarısayın, ‘Günlükler’in içeriğini ve yapısını şöyle aktarıyor: “13 Eylül 1956 tarihinde başlayan günlükler, araya kesintiler girerek 30 Kasım 1998’e dek devam ediyor, kitap sevdalısı henüz yirmilerinde bir gencin altmışlı yaşlarına kadar odağında hep edebiyat ve özgür düşünce olan yaşamına dair önemli ipuçları...”
Erdal Öz’ün ‘Günlükler’ini okurken kendi kuşağımın düşünsel ve edebi serüvenini bir kez daha yaşadım. Bu yazılar edebiyatla, edebi metinlerle yaşamın birlikte yoğrulmasından ortaya çıkan ürünler. Kitaplar ve kişiler hakkındaki yargıları, onları değerlendirmeleri, gerçekten de günlük türünün en iyi örnekleri sayılabilir. 1950 Kuşağı, a dergisi çevresinde oluşan edebiyat anlayışı, kişisel dostluklar, sanırım hem bunu yaşayanların, yazanların biyografisinde yer alır hem de edebi kişiliklerinin ipuçlarını verir.
13 Eylül 1956 tarihli ilk sayfada şunu söylüyor: “Bu deftere -her gün değil ama- elim değdikçe duygularımı, düşüncelerimi yazmaya çalışacağım. Duygular, düşünceler uçup gidiyor. Oysa ben, bu ayrıntılarla -küçük de, basit de olsalar- bu duygularla, bu düşüncelerle ben’im. Bu deftere kendim için yazacağım. Kendimi belirlemek için. Yoksa başkalarına örnek gösterilecek bir erdemin öznesi olmak için değil. Ne var ki bu deftere bütün özdenliğimi, içtenliğimi, bütün eğrilerimi, doğrularımı koyabilecek miyim? Bilmiyorum.”
Kitabı tamamladığınızda sorduklarının yanıtını “evet” diye veriyorsunuz. Ben ‘Günlükler’i birkaç açıdan beğenerek okudum: İyi bir edebiyatçının analizleri olarak, eleştirel bir değer taşıdığı ve Dünya/Türk edebiyatına geçmiş kitaplarla ilgili yazdıkları hem bir yazar olarak hem de okur olarak, kendisiyle onlar arasında deneme tadında gelgitler taşıdığı için. Bir de tanıdığım edebiyatçıları, kuşaktaşlarımı ondan portre türünde -ben öyle yorumluyorum- okuduğum için.
Bizde günlükler iki tehlikeyi içerir. Ya, çok basit, bilgi, gözlem içermeyen sudan notlardan ibarettir ya da kendi kendine yapılan övgülerle doludur. Erdal’ın günlükleri bu iki hatayla da zedelenmediği gibi türün seçkin örneği olarak karşımızda duruyor.
Günlükler’de bir yazarın iç hesaplaşmalarına odaklanmaya çağırıyorum sizi. Gerek edebi gerek siyasi satırlarda bu duygunun farklı katmanlarda yaşandığını göreceksiniz. Çünkü edebiyatçı kimliği kadar siyasi bir kimliği de vardır Erdal’ın. Dolayısıyla askeri darbelerin, normal düzene ara vermelerin, aydın kıyımının günlükleri bunlar.
Ek-Sergi Kitabevi bölümü Türkiye’deki trajikomik suçlamaların, bunun doğrultusunda tutuklanmaların gülünçlüğünü sergilediğinden özellikle okunmalı. ‘Günlükler’i okuyun, hem Erdal Öz’ü tanıyın hem de günlük türünün zevkine varın.
Günü geçmeyen, yazıldığı günlerden sonra etkisini yitirmeyen her zaman güncel günlükler...
Paylaş