Paylaş
DOSTUM şair Kemal Özer ile konuşurken, bana edebiyat müzesinden söz etti.
Eksikliğini hep duyduğum, bunu da sık sık yazılarımda gündeme getirdiğim bir konu.
Sevincimi Kemal Özer, Türkiye Yazarlar Sendikası Başkanı şair-mimar dostum Cengiz Bektaş'a iletmiş.
Ondan da müze konusundaki girişimlerin başladığına dair kısa bir bilgi notu aldım:
'Pek çok yazarın kitaplarının sahaflara düştüğü, pek çok birikimin değerlendirilmeden darmadağın olduğu bir ülkedeyiz.
Çağdaş yazarlarımızı bile, üretimleriyle doğru dürüst bulup inceleyebilmek olanağından yoksunuz.
Gene kimi yazarlarımızın özel müzeleri bile (örnek Sait Faik) nemlendirmeden, yalıtımdan kısacası korumadan ama ayrıca güvenceden yoksun durumdalar.
Bütün bu ve benzeri nedenlerle TYS bir Edebiyat Müzesi kurabilmek için, Kültür Bakanlığı'ndan yer istedi.
Girişimi olumlu bulan Kültür Bakanı İstemihan Talay konuyu hemen çözdü. Yıldız Sarayı Arabacılar Dairesi'nin bir katı Edebiyat Müzesi olarak TYS'nin kullanımına verildi.
Sendika yönetimi gereken çizimleri yaptırarak Yıldız Sarayı Müzesi yönetimine verdi. Yakında gerekli yapısal değişiklikler yapılacak.
Böylece, dünyada pek az örneği olan Edebiyat Müzesi Türkiye'de gerçekleştirilmiş olacak. Pek çok yazar, kitaplarını ve kitaplıklarını buraya bağışlama hazırlığındalar. Bu önemli girişimin desteklenmesi, gerçek bir kültür hizmeti olacaktır.'
***
DÜNYADA edebiyatçıların, sanatçıların evleri müzeye dönüştürülür. Eserlerini nasıl yazdığı, nasıl yaşadığı, daktilosundan kağıdına, kitaplığına kadar her şey orada sergilenir, onu seven okurlarının ziyaretine açıktır.
Onun için de böylesine toplu bir müzenin gereği tartışılamaz.
Ancak Türkiye gibi ülkelerde, ölen edebiyatçının, sanatçının evinin kapısına bir plaket konulmak gibi bir zahmete katlanılmadığından, edebiyat müzesi, yazarların özel yaşamını, çalışma ortamını yansıtacak tek çözümdür.
Abdülhak Hamit Tarhan'ın yaşadığı Maçka Palas'ın duvarında onun burada yaşadığı ve öldüğü yazılıdır pirinç tabelada.
Ama onunla ilgili tek bir çöp bile ortada yoktur.
Başka zaman da yazmışımdır, beni en çok etkileyen Frankfurt Kitap Fuarı'ndaki Avusturya pavyonunda yazarların kullandıkları eşyayı bir araya toplamışlardı, o görüntü hala gözümün önünden gitmiyor.
Kalemi, kağıtları, mürekkebi, el yazıları. Zaman zaman yazarlarla ilgi açılan sergilerdeki malzemenin, eserlerine ışık tutacak nitelikte önemli notlar taşıdığını da görmekteyiz.
Yapı Kredi'de açılan Yahya Kemal Beyatlı sergisi bunun bir örneğidir. Şimdi yazar ailelerine, edebiyatçılara da bir iş düşüyor. Bu projeyi desteklemek.
Türkiye'deki sponsorların da, benim için ve bütün edebiyat, sanat dünyası hatta Türkiye için en önemli müzenin kurulmasında katkılarının olmasını isteyecekleri kanısındayım.
Ayrıca edebiyatçılar, onların aileleri de bir takım eşyayı bu müzeye bağışlarlarsa, sonraki kuşaklar için etkileyici, belgesel niteliği ağır basan bir müze çıkacaktır ortaya.
***
TYS Başkanını, yönetim kurulu üyelerini yürekten destekliyorum.
Edebiyatı, sanatı sevenlerin başka türlü düşüneceğini sanmam.
Elbirliğiyle Türk edebiyatındaki bu ayıba, ilgisizliğe son verelim.
Paylaş