Paylaş
Onun keskin zekâsının ürünü şakaları, durgun suya attığınız taş gibidir, sudaki dalgalar yavaş yavaş büyür. Her idrakte daha da büyür etkisi.
Onu okuduğunuzda da bilginize, birikiminize, zekânıza göre ironinin tadına varırsınız.
Yemek ve Kültür dergisinin* yeni sayısında Tahsin Yücel’in 1997 yılında Hürriyet Gösteri’de yayımlanan bir yazısını yeniden okudum:
Adı; “Mutfak Yazını”.
Yazıda edebiyat eleştirmeni ile mutfak eleştirmeni arasındaki itibar uçurumuna değiniyor.
Yemek kitaplarının, mutfak eleştirmenlerinin -gurme’yi kullanmadığı için ayrıca yazı hoşuma gitti- arasındaki bakış açısını da örnek bir deneme ile bize aktarıyor.
Gerçekten de edebiyat eleştirmenine sık sık sorulur: “Neyi başaramadınız da eleştirmen oldunuz?”
Yücel’e göre, edebiyat eleştirmeninin konumu, durumu her zaman tartışılır. Mutfak yazarlarının asla tartışılmadığına değinir.
Mutfak eleştirmeninin ayrıcalıklı durumunu bir cümle ile tanımlar:
“Kısacası, bir eli yağda bir eli baldadır. En alçakgönüllüsü, ‘Bugün pazar ve ben Ayvalık’ta pırıl pırıl bir gökyüzü altında Ege’nin mavi sularına bakarak sabah kahvaltısında ekmeğimin üzeri yabanikekikler ve biraz da paprika ile süslenmiş zeytinyağına batırarak kahvaltı ediyorum’ diye seslenir bize.”
Şimdi bu yazıyı okuyunca, o yazılara başka bir eleştiri ölçütü getirdim. Yazıların hep içeriğine bakıyoruz. Asla üslubuna, anlatımına dikkat etmiyoruz.
Büyük usta, mutfak eleştirmeni tipini çizerken, bence dünya mizah edebiyatı antolojilerine girecek bir yazı kotarmış.
Mutfak şefi nasıl biridir? Yücel’in çizdiği tipi okumalısınız.
Yazının Lokanta bölümüne gelince, lokantaya gidip gitmemeyi düşüneceksiniz. Derginin diğer yazılarına geçeceğim ama bu yazıdan sonra, mutfak yazarlarına, şeflerine ironik bir tavırla yaklaşacaksınız.
İroniyi ciddi sunanların gülünçlüğünü yaşayacaksınız.
***
SERHAN YEDİG’in Ayvalıklı ot yemeğinin sıcağını, şevketibostanın yaprağını sever yazısında birçok, kendi açımdan/ailemden bildik, yaşadık notlara rastladım.
Yedig, Bergamalı otçu Nebi Türe’yi, onun ot bilgisini yazmış.
Eski İstanbul’da da Beyoğlu Balık Pazarı’nda, bazı semt pazarlarında ot bulunurdu. Gerçi ot toplayacak yer de kalmadı ya...
Otçu, müşterilerine yemek tarifleri de veriyormuş, işinin ehli. Sattığı otun lezzet vermesini de ihmal etmiyor.
Ayvalık denince rahmetli Ahmet Yorulmaz’ı anmadan olmaz. Filiz Ali’yi ziyaretimde onunla uzun bir konuşma yapmıştım. Meraklısı için bir kitabını da yazalım: “Bizim Zeytinyağlı Ayvalık Yemeklerimiz.”
Yedig’in yazısındaki diğer adları da mutlaka öğrenmelisiniz: Aysel Cömert, Cenk Geçermiş, Erkan Acurol.
Yazıdaki en hoşuma giden görüş bakın hangisi?
Etnobotanikçi Füsun Ertuğ’un tespiti: “Girit göçmeninin ot merakı geçmişte alay konusuydu, şimdi gurur vesilesi.”
Sağlıklı beslenmeyi onların daha önce keşfettiğini rahatça söyleyebiliriz.
***
YEMEK, damak zevki üzerine okunacak yazıların, öğrenilecek bilgilerin olduğu bir dergi.
(*) Yemek ve Kültür, Üç Aylık Dergi/İlkbahar 2016/Sayı: 43, Çiya Yayınları.
Paylaş