Dostoyevski, Siyah Kalem’in resimlerini gördü mü?

MEHMED SİYAH KALEM ne diyor:

‘Ben insanların ve cinlerin ustasıyım.’

İnsan ve cin. Dıştan anlaşılmasa da ruhumuzda, yenilgi ile galibiyeti bölüşen iki varlık.

Selim ve habisin tarihi mücadelesi...

İçimizdeki şeytanı, şeytanları Mehmed Siyah Kalem, öylesine ürpertici çizmiş ki, ışıldaklarımızı korkmadan içimize çevirmek mümkün değil.

Siyah Kalem sergisini gezerken, bir sanatçının yazdığı insanlık tarihinin çeşitli aşamalarını hayal ettim.

Bir atın yularını elden bırakmadan, durmaksızın bütün enlem ve boylamları katedenler, göçenler, bütün bu hareketin içinde günlük yaşamın bütün unsurları, daha çok hüzünleri.

Mazhar Ş. İpşiroğlu, Bozkır Rüzgárı-Siyah Kalem incelemesinde, onun resimlerindeki insanları tasvir etmiş:

‘Siyah Kalem’in insanları, aşırı bir gerilim içindedir. Bilinmeyen fakat her an gelebileceği sezilen bir tehlikeyi bekler gibidirler. Bakışları çivi gibi, yüzleri donmuştur. Çok defa korku ve öfke karışımı bir aşkınlık içinde görünürler. Maskeye benzeyen bu yüzlerde, bireysel duygulardan çok kuşku, korku, kaygı gibi, herkeste ortak olan, insan varlığından sökülemeyecek temel yaşantılar dile gelir.’

Sanatçının yalnız kendi yaşadığı çağı değil, beş yüz yıl sonrasını gören sezgisi...

Bu yüzlere, tarihin acısı yansımıştır.

Televizyon ekranlarına bakın, gazete sayfalarındaki fotoğrafları görün, bütün kıtalardaki insan tiplerini anımsayın.

Mehmed Siyah Kalem, beş yüz yıl önce onları çizmiştir.

* * *

KİMDİR Mehmed Siyah Kalem?

Biyografiler, sanatçının eseri yanında önemini yitirir. Bazı sanatçılar gibi belki de kendi macerasını eserine yansıtmıştır, bunun için de önem vermemiştir hayatının fani notlarına.

Dünya ahvalini gördüğü, yaşadığı, acı çektiğini dile getiren sözleri serginin girişindeki kocaman levhada okunur:

‘Ben Mehmed Siyah Kalem.

Güneşin doğduğu topraklarda yaşadım. Asya haritasını tutuşturan hükümdarların savaşını gördüm.

İnsanlar ve cinlerle aynı kaderi paylaştım.

Adını, çağını ve kimliğini hafızanın ihanetine teslim eden zaman hep hayatımın üzerinde sürdü saltanatını.

Yalnızca resimlerim başkaldırdı bu mutlak dünya yasasına.

Ürkütücü, çekici ya da şaşırtıcı olmadan yalnızca insana ait hayatın izini sürdüm. İpek Yolu boyunca.

Onlara dikkatle bakın, yaşarken unuttuklarınız size kendini hatırlatacaklardır.’

Cin gibi deyimi, birçok zaman üstün bir yeteneği tanımlar, belki argoda cinlik yapmak, bu kelimeyi biraz aşağılayarak gücünü azaltmak amacına yöneliktir.

Neden Dostoyevski’nin Ecinniler’i düştü birden aklıma? Bir kelime akrabalığı mı, yoksa bir karşılaştırma mı?

Siyah Kalem’i görmüş olabilir mi?

Talát Parman, İnsanın Eşi Olarak Demon yazısında, Siyah Kalem’in cinlerini yorumluyor:

‘Yani demonları, bizim kendimize yabancı görmek istediğimiz yanımızı. Sarhoş, kendinden geçmiş, tanımak istemediğimiz eşimizi. Kendimizde kötü, zavallı, acemi gördüklerimizi. Orhan Veli’nin dediği gibi belki de sol elimizi...’

* * *

MEHMED SİYAH KALEM’in resimleri... Bir benlik ikileminin soruları kafamda çığ gibi büyüdü.
Yazarın Tüm Yazıları