Paylaş
Dostlar Tiyatrosu, pazar akşamı AKM'de 30'uncu yılını kutladı.
Bir hastalık yüzünden katılamadığım gecenin saygın anatomisini Hürriyet Gösteri dergisi yazı işleri müdürü, tiyatro eleştirmeni Hami Çağdaş'dan dinledim.
Yapay bir ihtişamdan eser yokmuş, içtenliğin, gerçek tiyatronun bütün atmosferi yaşanmış.
Sadece tiyatro galalarında arz-ı endam eden sosyete mensupları yerine, gerçek tiyatrocular varmış.
Bugün televizyon dizilerinde gördüğümüz bir çok kaliteli oyuncunun da, Dostlar Tiyatrosu'ndan yetiştiğini söylemek gereksiz. İyi seyirci bunu bilir.
Genco Erkal'dan katılamadığım için özür dileyip kutladığımda, beni etkileyen bir cümle söyledi:
'Tabii ki Dostlar Tiyatrosu'nu çok seversin. Çünkü senin tarihinle o topluluğun tarihi birdir.''
Gençlik hevesimin tiyatrosudur Dostlar Tiyatrosu. Benim kuşağımın Türk Tiyatrosu'na vurduğu altın mühür.
Yok, benim belleğim sadece 30 yılla sınırlı değil.
Genç Oyuncular'dan bu yana kişisel tarihimdeki yerleri çok daha eski. Tiyatro zevkimin oluşmasında, onların yazılı-sözlü emeğini nasıl inkár ederim?
Yalnız ben mi?
Hayır! Benden sonraki kuşaklar da, ciddi, toplumcu, ilerici, tiyatroya karşı sorumluluğunu unutmayan, seyircisini şaşırtmayan, inanç çizgisinden sapmayan, genel geçer akımlara yüz ve taviz vermeyen bir tiyatroyu Dostlar Tiyatrosu'nda buldular.
* * *
DOSTLAR'IN ilk oyunu 30 yıllık mahzeni aydınlattı:
1969-70 tiyatro mevsimi Ali Tahsin'in yazdığı (Atilla Alpöge) Ha Me Ka-Ha Ha Pe (Haysiyetli Milli Kalkınma ve Hak Hukuk Partisi) oyunuyla Dostlar Tiyatrosu'nun onurlu tiyatro serüveni başladı.
Yaşadıklarımızın sahnedeki tanıklığını yaptılar. Bertolt Brecht oyunlarıyla; sorgulayan, düşünen bir tiyatro seyircisi yarattılar.
Ben tiyatroya dair çok şey öğrendim onlardan, toplumun siyasal, estetik değişimini kalite firesi vermeden bize sıkıntılara göğüs gererek sundular.
Aydın Engin'in Devr-i Süleyman'ını benim kuşağımdan kim unutabilir? O belalı oyunu...
Vasıf Öngören'in tiyatro dışında herkesin söylemine düşen ünlü oyunu Asiye Nasıl Kurtulur?'u, yazıda anmak bir seyirci borcum.
Genco Erkal da bir tiyatroyu çoğu zaman yalnız başına geçmişten geleceğe sürükledi.
Bize sadece tiyatronun değil, edebiyatın lezzetini de tattırdı. Değişen zamanı bütün sanatsal inceliğiyle tiyatroya getirdi Genco Erkal.
Otuzuncu yılda yaptığı değerlendirme gerçekçi ve dürüst:
‘‘Dostlar, 70'lerde politize bir toplum bulunduğundan daha sert bir çizgiye sahipti. 80'lerden bu yana birtakım şeyleri daha derinlikle, incelikli ve birikime dayalı olarak ele almaya başladık.’’
* * *
OTUZ yıl bir tiyatro için uzun bir zaman.
Hele çizgisini değiştirmeden, inanç saptırmalarına uğramadan bu yıllar yaşanmışsa. Gerçekten kutlamalı onları.
Paylaş