DES’in (Demokrat Eğitimciler Sendikası), “Türk halkı kitap okumaya yılda 6 saat zaman ayırıyor” başlıklı DES Genel Başkanı Gürkan Avcı’nın imzasıyla yayımlanan raporu üzerine, “Şüphelendiğim Kaynaklar” adlı bir yazı yazmıştım.
DES’ten raporun ayrıntısını içeren, Dr. Hasan Türkel imzalı bilgi bana ulaştı. Metin, Gürkan Avcı’nın konuşmasından özetlenmiştir. Okurlarımın, bu bilgiler ve belgeler ışığında konuyu daha iyi algılayacakları kanısındayım. “Sayın, Doğan Hızlan Sendikamız tarafından hazırlanan ‘Türkiye’nin Okuma Alışkanlığı Raporu’ndaki söz konusu ettiğiniz hususların büyük bölümü (İhtiyaç Maddeleri Sıralamasında Kitap 235. ihtiyaç vb.) ‘Birleşmiş Milletler İnsani Gelişim Raporu’ndaki resmi veriler ışığında hazırlanmıştır. (...) 2009 yılı itibariyle Türkiye’de toplam 45 çocuk kütüphanesi, 14 yazma eser kütüphanesi ve 55 gezici kütüphane olmak üzere toplam 1152 kütüphane olmasına karşılık Almanya’da 10.531, İngiltere’de 4.620, İspanya’da 5.209 kütüphane bulunmaktadır. Ülkemizdeki kütüphanelerin 52’si de çeşitli nedenlerle kapalı bulunmaktadır. 2007 yılı verilerine göre Türkiye’deki kütüphanelerde 13 milyon kitap olmasına karşılık, Bulgaristan’da 46 milyon, Rusya’da 739 milyon, Almanya’daki kütüphanelerde 104 milyon kitap mevcut. Türkiye’de kütüphanelere kayıtlı üye sayısı 493 bin 500 iken, İran’da 7 milyon, Fransa’da 16 milyon, İngiltere’de 35 milyon kütüphane üyesi bulunuyor. Almanya’da 7 bin 500 kişiye 1 kütüphane düşerken Türkiye’de 68 bin 500 kişiye 1 halk kütüphanesi düşmektedir ki öte yandan Türkiye’de 95 kişiye bir kahvehane düşüyor. Kişi başına düşen kitap sayısı Almanya’da 25 bin, AB ortalaması 16 bin iken Türkiye’de kişi başına düşen kitap sayısı 6 bin olarak ortaya çıkıyor. Almanya’da halk kütüphanelerinde çalışan kütüphaneci sayısı 8 bin 337, Fransa’da 7 bin 88, İngiltere’de 6 bin 978, İspanya’da 3 bin 794, Türkiye’de sadece 333 kişidir.” * * * Yazar, şair ve yayıncı arkadaşım Günel Altıntaş’tan da bu yazıyla ilgili bir not aldım: “Basılan her kitabın satıldığını varsayarak bazı yargılara varmışsın. Ben şu anda yayıncılığı bıraktım. Depomda 60 bin kitap kaldı. Benim gibi çok kişi de yayıncılığı bıraktı. Depolar kitapla dolu. Tanesini 50 kuruştan alarak kelepir mağazalarında satıyorlar bazı kitapların. Bazılarını ise hiç almıyorlar. Kitaplar gazete gibi oldu. Sabah çıkıyor. Akşama kadar ne satarsa satıyor. Ertesi günü ya depoya istif ediliyor, ya kelepire veriliyor. Pek çok yayınevinin deposunda eskiden basılmış, zamanında bandrol alamadığı için satış kabiliyetini kaybetmiş kitaplar var. Gazete gibi satmayan kitabı kitapçı rafına koymuyor.” Okurum Gönül Albayrak yazıma katılıyor: “Sayın Hızlan, Bu konuda ben de kendi deneyimlerimden yola çıkarak bir ekleme yapmak istiyorum. Türkiye’de satılan kitap adedi, gerçek okuyucu sayısını göstermiyor. Biz kitap istifleyen bir toplum değiliz. Bizde kitap alınır, okunur, sonra okuması için başkalarına verilir. Kütüphaneye gitme alışkanlığı ise maalesef yok bizim toplumumuzda. Bunun birçok ve birbirine bağlı sebebi var. Bir kere, yeterli sıklıkta kütüphane yok. Çocukların herhangi bir vasıtaya binmeden, bakkala gider gibi kütüphaneye gidebilmesi, bunun için de her mahallede bir kütüphane olması gerekir. Sonra kütüphanelerde güncel dergi ve kitaplar da mutlaka bulunmalı. Milli Kütüphane haricinde hangi kütüphanenin arşivi günceldir merak ediyorum. Zamane çocukları malum, klasiklerden ziyade, daha güncel yazarları okumaktan hoşlanıyor. Kütüphaneye gitme alışkanlığının çocukluktan başlayarak edinilmesi gerekir. Okul kütüphaneleri bu alışkanlığın edinilmesi için en uygun mekan olabilir. Ama çoğu okulda doğru düzgün bir kütüphane yok. Sizin de dediğiniz gibi; okumadan çok, kütüphaneler üzerinde durulmalı. İnsanların kolay ulaşabileceği kütüphanelerin artması, arkasından okuma alışkanlığını da getirecektir.”