Paylaş
Belli temalardaki atasözlerini içeren özgün çalışmalara bir örnek:
Türk Atasözleri Ve Ekonomik Yorumları
Prof. Dr. Halil Seyidoğlu
Çalışma neyi içeriyor?
“Toplumun sosyal ve kültürel yapısını gerçekçi biçimde değerlendirmenin bir yolu o toplumdaki atasözlerinin incelenmesidir. Atasözleri asırlar öncesinden nesilden nesile aktarılarak gelen, yol gösterici, öğüt veren, ibretlik, kısa ve özlü sözlerdir. Çok zengin bir kültür hazinesi durumunda olup adeta toplumların ruhunu ortaya koyarlar. Türk atasözlerinin önemli bölümünün ekonomiyle ilgili özellik taşıdığı bir gerçektir. Bu çalışmada ekonomik anlamı olduğu düşünülen atasözleri toplanmış, tasnif edilmiş, anlamları açıklanarak ekonomi teorisi açısından kısaca yorumlanmıştır. Günümüzde ekonomi bilimi alanındaki yerleşik Ana Akım Modeli’nde tüm hipotez teori ve kanunların ‘her toplumda ve her zaman’ geçerli olacağı varsayımı vardır. Atasözlerini ele alarak Türk toplumunun ekonomik özelliklerini incelemeyi amaçlayan bu çalışma aynı zamanda neoklasik ekonominin toplumumuz açısından ne ölçüde geçerli olduğunun sınanmasına da yardım eder.”
Kitabın düzenlenmesi:
Türk Atasözleri ve Ekonomik Yorumları:
- Varlığa darlık olmaz -Güvenme varlığa düşersin darlığa.
- Zaman her şeyin ilacıdır -Zaman bekleyen zaman kaybeder.
- Dünya umut dünyasıdır-Ümit ile geçinen açlıkla ölür.
- Herkes nasibini yer -Kısmet gökten zembille inmez.
“Ayrıca bazı atasözlerinin bölgelere göre farklı biçimler alabildiğini ve bölgelerin kendilerine özgü, yerel nitelikte çok sayıda atasözlerinin bulunduğunu da hatırlamak isteriz. Biz, çoğunlukla kayıtlara geçen ve toplumun genelini kapsayan atasözlerini ele almaya çalıştık.”
- Kitabın bölümleri:
- Birinci Kısım: Konu Sınıflandırması ve Konuların Kod Numaraları
- İkinci Kısım: Atasözleri ve Ekonomik Yorumları
- Üçüncü Kısım: Çağdaş Ekonomi Bilimi ve Atasözlerimiz
- Dördüncü Kısım: Alfabetik Sıraya Göre Ekonomi ile İlgili Atasözleri İndeksi
Alfabetik düzende 266 atasözü yorumlanıyor. (Güzem Can Yayınları)
İSTANBUL KAYIKLARI
İstanbul’da yaşayan eski kuşaktan biri mutlaka kayığa binmiştir.
Artun Ünsal’ın ‘Aşk Olsun O Kayıklara’ kitabını okumaya başlarken o zamanları düşündüm.
Art arda dizeler düştü belleğime.
Birkaç hatırlatma yapacağım: “Dışına atıldım ben hüznün de sevincin de
Bir kıyıya bağlanmış boş bir sandal gibiydim.”
Cahit Külebi
“Adamlar oturmuş sandalı boyuyorlar.”
Turgut Uyar
Yahya Kemal’le bitirelim: “Baktım süzülüp geçti açıktan iki sandal
Bir lahzada bir pancur açılmış gibi yazdan.”
Araştırmacı yazar Artun Ünsal’ın kitabının başındaki sunuş yazısı Orhan Veli’nin dizeleri ile başlıyor:
“İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı
Başında eski âlemlerin sarhoşluğu
Loş kayıkhaneleriyle bir yalı
Dinmiş lodosların uğultusu içinde
İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı.”
Pazar kayıkları bölümünü okurken de Bilge Karasu’yu sevgiyle andım.
Bir öyküsünün uzunluğunu sormuştum, “Pazar kayığı” demişti.
Ünsal’ın sunuşundan satırlar:
“Yaklaşık otuz yıldır Çengelköy’de oturuyorum; mavi, yeşil Boğaz’ın betonlaşması, grileşmesi ve her geçen gün daha da artan hava, deniz ve göz kirliliğinin tanığıyım ister istemez.
Çok şanslıyım, terasa çıktığımda son yıllarda geri planında kule binalara karşı ferahlıyorum.”
Kitabın yazış amacını buradan okuyacaksınız.
Yazı başlıklarını okuduktan sonra bazı bölümlere not koyacağım.
1. İstanbul’un Kayıkları
2. Esnaf-ı Kayıkçılar
3. Pamuk Eller Cebe: Kayık Ücretleri
4. Zor İştir Kürek Çekmek
5. İskeleler ve Sayılarla Payitahtın Yorulmaz Kayıkçıları
6. Sosyal ve Kültürel Gösterge Olarak Kayıklar
7. Yüzen Saraylar. Saltanat Kayıklarının İhtişam ve Simgeselliği
8. İstanbul’un Gündelik Yaşam Kültüründe Kayıklar
9. Kürek Devri’nin Son Günleri
10. Kayıklara Güle Güle, Hoş Geldiniz Sandallar, Kikler, Futalar
Küreklere Veda ve Son Söz
Kitabın saptamaları:
Deniz ulaşımının önemine dikkat edin.
Bir yabancı ne diyor:
Ortasından deniz geçene kent denilir.
Daha 17. yüzyılda kayıklara dair bilgilere rastlıyoruz.
İki yaka arasında ulaşımı sağlayan kayıkların işlevini de burada okuyoruz.
Bir yabancı, kayıkların birer sanat eseri olduğunu belirtiyor.
Kaynaklarda bayram kutlamalarında iki ayrı düzende karşı taraftan şık hanımların ve beylerin İstanbul yakasına geçişlerini anlatıyor.
İstanbul’a gelen bir İskoç gezgini, Üsküdar’ın ve Boğaz’ın Asya kıyısındaki köylerinde yaşayanların yoksul ve meşakkat içinde olduklarını yazıyor.
Tenezzüh kayığında gelinler de taşınır. Şu başlık önemli:
“İtina ile gelin taşınır, kayığın içinde müzisyenler de icrayı sanat ederler.”
Şirket-i Hayriye kurulunca vapur seferleri başlıyor.
Bir taşıma tarihi değil bu kitap bir medeniyet tarihi.
(Everest Yayınları)
Paylaş