Paylaş
Sultanahmet'teki eski Darphane Binası'nda Tarih Vakfı'nın hazırladığı Üç Kuşak Cumhuriyet Sergisi'ni gezdim.
Sakin bir sonbahar günü, cumhuriyetin muhasebesini kendimle ve fotoğraflarda yaşayanlarla birlikte yaptım.
Bugünden düne baktığımız dakikalar sayılıdır. Spotlar ileriye dönük konumlandırılmışlar, gerisi karanlık.
Üç Kuşak Cumhuriyet, kendimizi gördüğümüz bir ayna-sergi. Başkalarının hayatlarıyla bizim yaşantımızın örtüştüğü anların fazlalığı şaşırtıyor insanı.
Sergide mutlu görüntülerle, unutulması gerekenler bir arada.
Türkiye'deki darbelerin tarihi, cumhuriyet kavramıyla birlikte karanlık bir tünelde sergileniyor.
Ancak açık havaya çıktığımda boğuntunun ruh halinden kurtuldum.
Cumhuriyet sergisinde geçmişe dönük soruların cevabını nasıl vereceğiz? Bugünkü şartlarla mı, yoksa dünün zorunlu durumlarına bakarak mı?
Aile albümlerinin yer aldığı bölüm, cumhuriyetin çeşitliliğini, renkliliğini, kozmopolitliğini bütün unsurlarıyla, gerekçeleriyle ve delilleriyle bize ispatlayan fotoğraflar ve bilgiler sunuyor.
Kravatsız bir damatla, içkiyi kaçırdığı için nikah belgesine üst üste damga vuran papazı unutamayacağım.
Anadolu aileleri, burjuva aileleri, Ermeni, Rum aileleri... Hepsi de aynı kurumun başka renkleri, güzellikleri, alışkanlıkları.
Meşrutiyet'in mebusları, cumhuriyetin ilk milletvekilleri.
Dıştaki değişim, yüzlerdeki ifade, sakalların kesilişi, biçimdeki değişiklik içerikteki değişimi de simgeliyor mu?
***
CUMHURİYETLE kazandıklarımızın ne olduğunu bu sergi bize yeniden hatırlatıyor. Bugüne bakışımızı yönlendirmede, zenginleştirmede yararı olacak mı? Yoksa bütün bu fotoğraflar, Onuncu Yıl görüntüleri gibi uçup gidecek mi? Törenlerin malzeme deposuna kaldırılacak mı?
Ne kadar çok şey var hatırlanmaya muhtaç. Objelerin çokluğu, çağrışımları birbiri içinde eritiyor, yabancı olmadığımız bir senteze götürüyor.
Evimizden nikahımıza kadar her şey, güzelliklerin, yeniliklerin değişimin duru tenli yüzü.
Adam olmanın evreleri neymiş? Sünnet, eğitim, vatan borcu, meslek sahibi olmak. Adam olunca yapılması gereken, omuzlarımıza yüklenen, sırtımızdan atamadığımız, atmaya cesaret edemediğimiz sorumluluklar.
Hayatın tekdüze ritmine teslim olan bedenlerimiz ve beyinlerimiz.
Hayatımızda, çocukluğumuzda yaşadığımız milli bayramlardan bir fotoğraf. Anı dağarcıklarının değişmez, gedikli fotoğrafı. Bu sepya fotoğraflarda hepimiz varız.
Bugün nereye vardığımızın, vardığımızdan geriye çekilme çabalarının tanığı bir sergi.
Cemal Tollu, 1928 yılında Elazığ Türk Ocağı'nda ilk Nü resim sergisini açıyor.
Açık zihinli cumhuriyet çocukları bunları ne iğdiş ediyor, ne yakıyor, ne de yırtıyor.
Olimpus'un Stresli Tanrıları bölümünde, dünden, bugünden politikacıların ilgi çekici pozları, fotoğrafları yer alıyor.
Partilerin sloganları bile, o gün hangi derdin bizi etkilediğini, hangi çözümle oy alınabileceğini gösteriyor.
***
TARİH Vakfı gerçekten bu sergiyle bu mekanı çok güzel bağdaştırmış.
Sergiyi gezen herkes cumhuriyetin vazgeçilmezliğini bir kez daha kendi yaşamına bakarak anlayacak.
Paylaş