Doğan Hızlan: Çölde sesimizi duyurmak






Doğan HIZLAN
Haberin Devamı

ENİS BATUR, Okuma Lambası köşesinde Çöl Eskisinden Geniş başlığıyla yazdığı (Cumhuriyet, 17 Haziran 2001 Pazar) yazıda edebiyatın günümüzde ve gelecekte işlevini, yerini, kısacası edebiyatın en diri sorunlarını, tarihsel bir perspektif içinde irdeliyor.

Batur, Sartre'ın Flaubert üzerine eğilmesine değindikten sonra, kuşaklar arası idoller çizelgesini, kronolojik anlayışla iz sürerek saptıyor:

‘‘Sartre, benden bir önceki kuşağın kılavuz düşünürüydü. Hilav, Edgü, Özlü, başka birçok 1930 doğumlu için, yeni ufukların temsilcisi o olmuştu. Benim kuşağım nasıl Foucault, Delauze, Lacan, Althusser gibi isimleri öne geçirmişse, bir önceki kuşak da Sarter'ı baştacı etmişti.’’

Her kuşağın, düşünce, edebiyat dünyasından idoller kitaplığı bulunur, bu kitaplar onların etki tepki tahteravallisinde kendine özgü dengesini sağlar.

Enis Batur'dan sonraki kuşağın idoller konusundaki dağınıklığından, tıkızlığından yakınıyorum.

Edebi kerterizlerin, düşünce fenerlerinin, bir yazı ömrünü belirlediğini kim inkár edebilir?

Aslında, benimsediğim bir kuralı dolaylı biçimde o da savunuyor, edebiyatın, düşüncenin kuşaklar arası zincir niteliği taşımasını.

Bir yazarın bütün kuşakların idolleriyle hesaplaşması, önce onları öğrenmesi şartıyla.

Sartre'ın Sözcükler kitabı üzerinde duruyor Batur.

Kitabın Türkçe çevirisiyle ilgili bir notu aktarmalı.

Sözcükler'i, dilimize Bertan Onaran çevirmişti.

İlk baskıdaki ilk cümle şöyleydi:

Çocuğu boğulan bakkal...

Oysa doğrusu şuydu:

Çocuğa boğulan bakkal...

Eskiden çok rastlanan bir düzeltmen azizliği...

Romancı Jean-Paul Sartre, kalkıyor, Flaubert'e, bir başka romancıya uzun yıllarını adıyor.

Şimdilerde Türk edebiyatında böylesine bir çalışmaya rastlayamıyorum.

Bir ünlü romancının, bir başka romancıyı irdelemesi, bir ünlü şairin bir başka şair üzerine yazması.

Romancı Selim İleri'nin, romancı Halit Ziya Uşaklıgil üzerine Aşk-ı Memnu ya da Uzun Bir Kışın Siyah Günleri'ni, şair Ahmet Oktay'ın Ahmed Arif'le ilgili, Karanfil ve Pranga'sını, Enis Batur'un Opera'sı üzerine yazdığı İsrafil'in Suru'nu anımsıyorum.

Şairler üzerine genel yazılar, bir şiirden yola çıkılarak yapılan yorumları elbet bu tarzın dışında tutuyorum.

Acaba, şairler, romancılar, öykücüler, bu işi eleştirmenlere mi bıraktılar?

Umarım durum böyle değildir.

* * *

İNTERNET ortamında, yazının yazarın öne geçeceğini belirten Enis Batur, yazısını şöyle bitiriyor:

‘‘Bir çöldeyiz, kimse kimseyi duymuyor' diyordu Flaubert.

Çöl eskisinden daha geniş.’’

Yazarlık, uçsuz bucaksız sahrada sessiz bir yolculuk.

Ya rehberlerimiz?

Yazarken bazen serap görüyoruz, daha sonra da ulaşılmayacak vahalara doğru koşuyoruz.

Yazarın Tüm Yazıları