BÜTÜN ana-babalar, Justin Chapman gibi bir çocukları olsun ister.
Harika Çocuk dediğimiz cinsten.
Herkesi şaşırtan bu küçük Amerikalı kimdi?
2 yaşında keman çaldı, 3 yaşında iyi bir satranç oyuncusuydu, 4 yaşında Stanford Ünivesitesi'ndeki dersleri anlıyordu.
IQ'su 298'i gösteriyordu.
Annesi elinden tutup her yeri dolaşıyor/dolaştırıyor, çocuğunun üstün zekásını ispatlamak için çırpınıyordu.
Annesi, işsiz ve yalnız bir kadındı. Elizabeth Chapman, hayatını ona adamıştı.
Çocuk, zorla kabul ettirilen bir kişiliğin yüksek gerilim hattında yaşamaya tahammül edebilir miydi?
Harry Potter'ı seyrederken, birden, ‘‘Artık kendim olmak istemiyorum. Ölmek istiyorum’’ diye bağırmaya başladı, annesi onu bir kliniğe yatırdı.
Yüksek dozda aldığı ilaçla intihar girişiminde bulundu.
Şimdi çocuk annesinin yanından alındı, başka bir yerde tedavi görüyor.
Annenin acıklı gerekçesi beni çok üzdü:
‘‘Çok iyi bir anne olmak istedim, benim malik olmadığım fırsatları, güzellikleri ona vermek için çalıştım. Toplum harika çocukları anlamıyor. Ayrıca onu anlamadığını söylemekten, itiraf etmekten korkuyorlar.’’
Yakın komşularından birinin söylediğine bakılırsa, ‘‘Çocuk annesinin her dediğini yapıyordu; çünkü onun sevgisini kaybetmekten ölesiye korkuyordu’’.
Doktorlar, eğitimciler tartışıyor.
Gerçekten bu çocuk annesinin dediği gibi, ‘‘Yeryüzünün gelmiş geçmiş en büyük deha’’sı mı, yoksa yaptığı sahtekárlıkların itirafından sonra normal bir çocuk mu?
* * *
HARİKA ÇOCUK, çocuğun üstüne yüklenen bir ağırlıktır. Çocukluğunu feda eder, yaşanmamış yılların tortusu gün gelir onu rahatsız eder, büyük zihinlerinde küçük sıkıntıları dev bir probleme dönüştürürler.
Justin Chapman'in durumunu düşünebiliyor musunuz?
Çocuklar dışarıda oynarken, o kendi kurduğu web sitesinde e.postalara cevap vermek mecburiyetindeydi.
Justin Chapman'in yaşamını okurken Mozart'ı düşündüm. Tartışmayacağım tek gerçek Harika Çocuk'un, küçücük yaşında piyano başından kalkamayışını hayal ettim.
Bütün dünya, onun gözünde, siyah-beyaz piyano tuşlarından ibaretti.
Herkesi hayrete düşürüyor, hayranlıklarını topluyor, babasının elinde bir başka salona doğru yürüyordu.
Onun yaşamı müzik tarihinden çok, çocuk psikolojisi tarihinde yer almalı.
İdil Biret anlatmıştı. Paris'te öğrencilik yıllarında, başını alıp Paris tren garına gelmiş, başka yerlere gitmek istemişti.
Çocukluğunu yaşayamayanların masum isyanları.
Cumhuriyet tarihinin iki Harika Çocuk'u, İdil Biret ile Suna Kan'ın İnönü ile birlikte fotoğrafları, küçük büyüklerin tablosudur.
Ana-babalar, çocuklarını üstün zekálı görmeye eğilimlidirler. Sevginin doğurduğu bir sanıdır bu.
Orgun tuşuna bassa, kulağı iyi, suluboya fırçasını bir renge batırsa resim yeteneği var, ayakta düzgün dursa baleyi çok seviyor yargılarına ne kadar çok rastlarız.
* * *
MUTLU olsun çocuklar. Harika Çocuk olmayabilirler.
Yazı konusunu bana veren okurum Sungur Kılıç, e.postasına ‘‘Dünyanın en zeki çocuğu çıldırdı!’’ başlığını atmış.