Paylaş
Bütün gün haber dinleyen biri değilim ama İzmir depreminden sonra çalışma odamda televizyon hep açık. Birinin daha kurtuluşunu beklerken, birinin daha nasıl kurtardığını öğrenmek istiyorum.
Bazı görüntüler belleğimizden silinmeyecek.
O küçük parmağıyla yaşama tutunan kız ve elini bırakmayan kurtarıcı.
Günler sonra enkaz yığınından çıkan toz toprak içindeki çocuğu yanağından öpen kurtarıcı.
“İnsan insanın kurdudur” sözünü yalanlayan sahneler. İnsan insanın şifasıdır sözünü egemen kılıyor.
Böylesine olaylar, hepimizin vicdan karnesine geçecek. Mutlu olmanın mutlu etmekle eşdeğer olduğunu bir kez daha öğreniyoruz.
Çok deprem yaşamış bir ülkeyiz, Erzincan’dan bu yana felaketlerden ne öğrendik, öğrendiğimizi uyguladık mı?
Hiç kuşkusuz aylarca kulaklarımızda iki ses yankılanacak:
“Sesimi duyuyor musun?”, “Ses ver”.
Ölenlerin acısı yıllarca küllenmez. Her zaman hatırlanırlar.
Üniversiteye başlayacak çocuklar, başarıya kendilerini adamış gençler. Televizyondaki neşeli hallerle ölümü bir araya getiremiyorum. Bütün ölümler böyle.
Anna Seghers’in ünlü kitabı “Ölüler Genç Kalır” bu zalim gerçeği hafızalarımıza mıhlamıştı.
Birinci sayfadan bir fotoğraflı haber daha:
“Diyarbakırlı itfaiyecileri İzmir bağrına bastı”.
Bu fotoğrafın arkasına iki şehrin de görüntülerini yapıştırdım zihnimde.
Bir akşamüstü İzmir Kordon’da yürüyorum, sabah kahvesini içiyorum.
Gene bir başka akşamüstü Diyarbakır’daki Erdebil Köşkü’nden Dicle’ye bakarak çayımı içiyorum.
Yahya Kemal Beyatlı’nın ‘Kar Musikileri’ şiirinden bir dize aklıma düştü:
“Uykumda bütün bir gece Körfez’deyim artık”.
Ben de geceleri İzmir ve Diyarbakır’a dair kitapları, şiirleri, türküleri ve o fotoğrafı rüyamda göreceğim artık.
ORHAN VELİ DE SERBEST
ORHAN VELİ’nin kitapları da artık teliften düştü.
Kitaplarını birçok yayınevi basacak.
Müşfik Kenter’in oynadığı ‘Bir Garip Orhan Veli’yi seyretmiştim. Yeniden sahneye kondu.
Murathan Mungan’ın yazdığı, Murat Sarı’nın yönettiği oyun Reha Özcan tarafından sahnelendi. Yeniden oynuyor.
İki kitap salık verebilirim:
Cumhuriyet Dönemi Türk Şiirinde Garip Hareketi / Hakan Sazyek.
Bir Roman Kahramanı Orhan Veli / Halûk Oral.
Orhan Veli üzerine yapılacak incelemelerde, Garip Üçlüsü’nden Melih Cevdet Anday, Oktay Rifat da unutulmamalı.
KİTAPÇIDA NE KONUŞULUR
İki mekânı çok ziyaret ederim. Biri kitapçılar diğeri de kırtasiyeciler.
Alışveriş yapanlara kulak misafiri olurum, alacakları konusunda tavsiyelerde bulunurum, bir tür büyüklerin, küçüklerin kitap zevklerini öğrenmiş olurum.
Burcu Ural Kopan yazmış, Gökçe Akgül de çizmiş: ‘Kitabevi Güncesi – Kalabalık Bir Cumartesi’*. Yalvaç Abi Kitabevi, ilk çocuk kitabevi.
Seçenek çok olunca, çocuklar ana-babayı bekletirler.
Kız çocuk soruyor, pembeyi mi alsam moru mu? Kalemi seçecek. Yalnız ana-baba değil arkada uzun bir kuyruk, bekleyenlerin de sabrı tükeniyor.
Çocuklar yan yana duruyor, hangi standda biliyor musunuz? Kedi ve köpeklerle ilgili kitapların önünde.
Bir ana nasıl bir kitap istiyor?
“Bize öyle bir kitap, ama öyle bir kitap önerin ki çocuğum okumayı hemen çok sevsin.”
Kitapçıların en büyük derdi nedir bilir misiniz? Yanıtını ben vereyim.
Fotokopi çektirmek isteyenler.
Benim de tanık olduğum, hoşuma giden sahneler. Siz de hafta sonu çocuğunuzla birlikte bir kitapçıya gidebilirsiniz.
*
(*) hep kitap
Paylaş