Paylaş
Ağustos sayısı da çıktı.
Ben bu günkü yazımda temmuz ayında yayımlanan Cahit Koytak Özel Sayısı’ndan söz edeceğim.
Cahit Koytak’ın bütün şiirleri yayımlandı. Bir bilge şairin ürünleri bunlar. Okuyup tat almak için çeşitli alanların bilgilerini bir araya getirmek, o bütünlük içinde yorumlamak gerekiyor.
Koytak’ın şiiri, bilgi ve hayatın çakıştığı yerde var olan bir şiir.
Değişik kaynaklardan beslenen şiiri, yorum çeşitlemelerine açık. Bu aynı zamanda onun zenginliğini de gözler önüne seriyor. Yalnız şiirsel bir zevk almıyorsunuz mısralarında, dünyayı bir bütün halinde algılamayı öneriyor size.
Şiirinin kaynakları sadece edebiyattan oluşmuyor, felsefeden dünya şiirine, cazdan metafiziğe kadar uzayan geniş bir skalada seyrediyor.
Onun şiirini okuduğunuzda farklı kapılar açılıyor önünüzde. İyi şiirler okumak bir yana, sizi, başta kendiniz olmak üzere, bir başka düşünce dünyasına çağırıyor.
Koytak’ın şiirlerindeki ‘kara ironi’nin de altını çizmek gerekiyor...
* * *
DERGİDE Mahmut Feyzi, Cahit Koytak’ın kitabından alınanlarla bir söyleşi oluşturmuş. Bu söyleşide yer alan, ‘Yazmak ve yaşamak’ hakkındaki bölümü okuyalım:
“bütün yazılanlar yaşanmış olsalardı, en azından yazıldıkları gibi yaşanmış olsalardı
belki hiç yazılamazlardı;
çünkü o zaman onları ne yazmaya ihtiyaç duyulurdu,
ne de yazmaya zaman
ve takat bulunurdu.”
Süreyya Berfe, Cahit Koytak başlığında şöyle yazmış:
“Cahit Koytak, istikrarlı velut okunmayı hak eden bir şairdir. Cahit Koytak’ın şiirlerini okumamış, bu şiirler üzerine kafa yormamış bir şairin şiir bilgisi görgüsü eksiktir. Son yayımladığı şiirleri okuyanlar Cahit Koytak şiirinin ne olduğunu anlar.”
Resul Tamgüç, onun şiiri için, “Enetelektüel Şiir/Postmodern Mesnevi” yorumunu yapıyor.
Mehmet Kurtoğlu, Bilginin Şairi: Cahit Koytak yazısında, şiirinin niteliklerini sıralıyor: “Günümüz modern şairlerinden Cahit Koytak’ın şiirlerine baktığımızda şiiri bilgi olarak gördüğünü ve belli bir felsefeye dayanarak şiirlerini yazdığını görürüz. Cahit Koytak’ın şiirlerinde derin bir gözlem ve güçlü bir bilgi/felsefe vardır. Bu felsefe, şiirle bir taraftan insanın varoluşunu sorgularken, diğer taraftan dünyanın gidişatını düzeltmek isteyen bir şairin kaygılarını ortaya koyar.”
Metin Önal Mengüşoğlu, Cahit Koytak Şiiri (Türkçede Bir Milat) yazısında, şiirinin kendine özgülüğünü tanımlıyor:
“Bu şiir büyük bir şiir, bu ses farklı ve muazzam bir ses, bu çağrı hayırlı ve hikmetli bir çağrı. Bu davette süfli temayüllere yer yok. Bayağı duygulara gem vurulmuş. Münafık ve riyakâr bir dünyaya kafa tutan, zalimlerle çarpışan, batılın belini yere getiren, Allah adının anıldığı bütün mekânları yücelten bu sese kulak tıkanamaz.”
Nurettin Durman, İlk Atlas ile Yakınlık Kurduğum Şiir yazısında, Koytak’ın bir saptamasını aktarıyor: “Şiiri herkese yazmalı, bunun Batı’sı Doğu’su yok.
Doğu da Batı da Allah’ındır değil mi. Artık zihnimizden birtakım şeyleri atmalıyız, geçmişten özümseyerek geleceğe aktarmalıyız.”
Mustafa Celep, ‘Defter’ adlı şiirini, Murat Soyak, Futbol Oynayan Çocuklar şiirini, Cevat Akkanat, ‘Şairlerin Tanrısı’nı inceliyorlar.
Özel sayının diğer yazıları: Abdurrahman Adıyan, Mehmet Aycı, Zeki Bulduk’a ait.
* * *
YAZIMI Cahit Koytak’ın İlk Atlas şiirinden dizelerle bitiriyorum:
Koruda, taze otların üzerine bırakmıştım kendimi
Yüksek meşe ağaçları, baş aşağı
Dönüp duruyordu tepemde
Avının çevresinde dönen
Koruk üzüm gözlü jaguarlar gibi
(...)
Ama yıllar kör olduğumu gösterdi bana:
Dünya ışığına çıkınca
Göğü deldiğini sanan
Genç bir solucan gibi.
Paylaş