Bu ramazanda eski programları aradım

Bir gün bana söyleselerdi inanmazdım. Hatta çok şaşırırdım.

Haberin Devamı

Eski ramazan programlarını seyretmiş biri olarak, onları arayacağım aklıma gelmezdi. Ama bunu da gördüm. Az da olsa, içinde tiyatro vardı, müzik vardı. Ramazanın neşvesi ekrana yansır, mikrofonlarda yankılanırdı.
Türk musikisinin iyi bestelerini, iyi icracılardan dinler, tiyatro dünyasının ustalarından meddah geleneğinin nasıl yaşatıldığını öğrenirdik.
Ramazan eğlence ayı değil ibadet ayıdır deseler de, ramazan eğlenceleri bu ülkenin geleneğinde yer alır. Üstelik ramazanın sanatsal yanını da ihmal etmemeliyiz. Televizyondaki iftar özel programlarını, sahur özel programlarını izledim, herkes keyfince konuşuyor, bütün siyasetçiler sanki o günü bekliyorlarmış. Bütün konuklar, tuhaf bir cümle kuralım da gündemi sarsalım yarışmasına girmiş. Oysa bu her zaman yapılan konuşmalar yerine, yemek sırasında mini konserler verilse, uzun günün akşamı renklenir.
Geleneksel sanatlarımızın bahsi geçince, öyle övgüler yağdırıyoruz ki, duyanlar yatıp kalkıp onlardan söz ediyoruz zanneder. Yunanlar Karagöz’e sahip çıkmaya çalışıyorlar diye feryat ederiz ama ramazan boyunca bir Karagöz gösterisine de televizyonlarda rastlanmaz. Aslında kültür konusundaki ikiyüzlülüğümüzün derin örneklerinden biri de Karagöz-Hacivat’tır.
Eski ramazanlara dair sohbetlerde Direklerarası’ndaki oyunlar, zamanın sanatçıları hünerlerini gösterirlerdi.
Televizyonlarda, hangi kanalı açtıysam yemek programları ve dini sohbetlerle karşılaştım. Ramazan kültürüne dair tek programa rastlamadım. Bütün bir yıl kenarda duran “mahir eller”, ramazan süresince ekranlarda birbirinden karışık iksirler misali yemek tarifi veriyorlar... Yıllardır sorulan birbirinin aynısı sorulara uzmanlar cevap veriyorlar. Hâlâ orucu neyin bozup neyin bozmayacağını soranlar var, ama saatlerce onu izah etmeye çalışanlar da var.
Evet, eski ramazan programlarının bazılarından bıkmıştık ama neden onlar yenilenmedi. Redingotlu fesli bir sanatçı çıkar elinde bastonu, bir de yaşmaklı bir hanım vardır karşısında, bir kanto söyleyip giderler. Bu da değil aradığım.
Neden ramazan günlerinde eski İstanbul yaşamından sahneler sunulmaz? Ramazan boyunca imparatorluk döneminde İslam’ın nasıl yaşandığı anlatıldı, peki ramazan çocuğuyla yaşlısıyla, kadını erkeğiyle nasıl yaşanırdı?

***

EROL GÜNAYDIN’ın meddah programı bireysel şovların prototipini gösteriyordu. Bence şimdi bu geleneği sürdürenlerin başında Cem Yılmaz geliyor, neden ona bir program hazırlatılmaz. Meddahlık, kalıpların dışında yaratıcı zekânın anında müdahaleleri ile gelişir. Seyirci ile arasında kurulan bağdır insanı çeken. Bunu başarabilecek isim hiç mi yok?
Ortaoyunu, toplumun nabzını tutan bir özellik taşır. İçinde aşktan siyasete kadar her konu işlenir. Ortaoyuncuları konuşmakta özgür bırakırsanız, en keskin siyasi eleştirileri mizahın yumuşak kalıbı içinde verirler.
Canlı yayın açısından programcılar onlardan korkabilirler, hadi korkanlara bir iyilik yapalım, banttan yayınlayabilirsiniz. Ben her alandaki protestoculara ayrıca ‘tuluat’ı öneririm.
Bana kalırsa siyasetçiler gittikçe daha alıngan, daha sert tepki gösteren bir kimlik kazandılar. Galiba gülmenin ciddiyetin tersi olduğu bilinçaltlarına silinmez bir biçimde kaydedilmiş. Eskiden bu oyunlarda birçok siyasetçi eleştirilir, ama onlar bile bu oyunları seyrederken gülerlerdi.
Hiç olmazsa ramazanda böyle bir rahatlamaya bıraksalar ruhlarını, zihinlerini; tuluatın, ortaoyununun dalgalanmasına bıraksalar. Bu gösteriler, insanı hazır ol durumundan kurtarırlar. Karagöz-Hacivat’a gelince, onun tipleri hâlâ aramızda yaşıyor, bazı özel kurumlar küçük çapta Karagöz’ü yaşatıyorlar. Onun da içine bin bir eleştiri, sitem girer, yergi girer. Onu bugün seyrederken, medyadan, politika dünyasından birçok kişiyi gölge oyununda canlanmış görürsünüz.
İftarla sahur arasında ramazanın neşvesini dilerim gelecek yıl hatırlarlar.

***

DİREKLERARASI’nı, eleştirdiğim ramazan programlarını bana aratanlara, bir yazı yazdırdıkları için teşekkür borçluyum.

Yazarın Tüm Yazıları