Çeşitli, dünyanın en önemli genel bilgilerini veren ansiklopediler yayımlandı, hattá bir zamanlar gazeteler bunları vermekte yarışmışlardı. Elbette iyi bir işti. Birçok kimsenin evine bu suretle ansiklopedi girdi.
Ancak yazılı ansiklopedilerin bir yanı vardır, her yıl bir ekleme, düzeltme fasikülü ilave edilmelidir. Çünkü o zaman doğru bilgilere ulaşılabilir. Ne yazık ki bu açıdan bizim ansiklopedilerimiz biraz geride kaldı.
Alanlarla, türlerle ilgili ansiklopedilere büyük ihtiyaç duyuyoruz.
Bu açıdan bakıldığında Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi, yararlı, işlevsel bir önem taşıyor.
Ansiklopedinin sonunda, Kaynakça bölümünde şu başlıklar yer alıyor: Sanat yapıtları kaynakçası, maddelere ilişkin kaynaklar, İngilizce-Türkçe Sanat Terimleri Sözlüğü, Fransızca-Türkçe Sanat Terimleri Sözlüğü, Almanca-Türkçe Sanat Terimleri Sözlüğü, Resim Kaynakçası.
Ülkemizde sergi salonları açılıyor, özel müzeler gelişiyor, her önemli sergi için özel kataloglar yapılıyor. Ancak ne olursa olsun, toplu bilgi için bu ansiklopedilere gereksinim duyuluyor. Çeşitli adlar, uzmanlar ayrı ayrı maddeleri yazmışlar.
Elbette böyle bir ansiklopedinin daha gelişmesi, genişlemesi gerekiyor. Sözgelimi ansiklopedide olmayan, eksik bazı adları doğrusu aradım.
Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi’nden, bazı maddelere bakarak, bazı isimleri tarayarak sanat tarihinin ana gelişimini genel hatlarıyla çıkarmak mümkün. Zaten detayı için uzmanlık kitaplarına yönelmek gerekir, ki kitaptaki kaynakçalar bize doğru yolu gösteriyor yine.
Şakir Eczacıbaşı’nın yönetiminde hazırlanan ansiklopedinin yayın kurulu aşağıdaki adlardan oluşuyor:
Şakir Eczacıbaşı, Haşim Nur Gürel, Doğan Hasol, Alp Orçun, Bülent Özer.
Bülent Eczacıbaşı ve Doğan Hasol, ikinci baskı için kaleme aldıkları yazıda, kitabın gelişiminin altını çiziyorlar.
Bülent Eczacıbaşı şunları söylüyor: "Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi, yayımlandığı 1997 yılından bugüne kadar sanatseverlerin, öğrencilerin, araştırmacıların başlıca başvuru kaynaklarından biri oldu. Ancak benzeri tüm yayınlar gibi onun da güncelliği, zamanla geride kaldı, yenilenmesi gerekti. Piyasada tükenme aşamasına ulaşınca da, güncelleme çalışmaları 10 yıldır aralıksız sürdürülmüş olan Ansiklopedi’nin ikinci baskısı yapıldı.
İkinci baskıda, ilk baskıdaki eksiklerin giderilmesi ile, sanat ve arkeoloji alanındaki yeni gelişmelere yer verilmesi ile ve yeni önem kazanan sanatçılara ilişkin maddelerin eklenmesi ile gelişti ve zenginleşti."
Doğan Hasol ise güzel bir tesadüfe de değiniyor: "Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi’nin birinci baskısı, Yapı-Endüstri Merkezi’nin kuruluşunun 30. yılına rastlamıştı; ikinci baskı iyi bir rastlantı olarak 40. yıldönümüyle çakıştı.
Elinizdeki ikinci baskı, birinciden epeyce farklı: İkinci baskı için çalışmalar aradan geçen on yılı da değerlendirecek şekilde sürdürüldü. İçerik daha zenginleşti; görsel düzen gelişti. İkinci baskının içeriği için Hasan Kuruyazıcı’ya, görsel düzeni için de Bülent Erkmen’e teşekkür borçluyuz. Ayrıca, başta Gülçin İpek olmak üzere YEM yayın bölümü çalışanlarının özverili katlılarını da burada anmak isterim."
Ansiklopedinin içeriği konusunda biraz bilgi verelim. Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi’ndeki tüm maddeler, niteliklerine göre şöyle değerlendiriliyor:
Genel Konular: Mimarlık, resim, heykel ve bunları bütünleyici nitelikteki ana konular.
Uygarlıklar, Ülke Mimarlıkları ve Sanatları: Çeşitli bölge kültürleri, ülkelerin özel üslupları ve çeşitli coğrafyalardaki, imparatorluk, medeniyet, dönem kültürleri, yöre ya da dönem ve sanat uygarlıkları.
Akımlar, Üsluplar, Okullar ve Gruplar: İlk günden bugüne kadar sanat tarihi içindeki tüm sanat akımları, anlayışları; üsluplar, sanat tarihinde etkili ekol ve okullar ve sanat/sanatçı grupları.
Mimar, Sanatçı ve Sanat Tarihçilerinin Özgeçmişleri: Tarihsel ve çağdaş dönem Türk sanatçılarının yanısıra yine Türk ve dünya tasarımcı, mimar, fotoğrafçı, karikatürist, grafik tasarımcı, arkeologlarla ilgili maddeler.
Türkiye’deki Tarihsel Yerleşmeler, Bölgeler ve Türkiye’nin İlleri: Tarih öncesine ait ören yerlerinin; antik bölgelerin yanısıra İstanbul, Ankara, İzmir ya da Hasankeyf, İznik, Zeugma gibi yerleşmelerin tarihine ve tarihsel yapılarına ilişkin bilgiler.
Terminoloji: Kitapta yer almış tüm sanat, mimarlık ve arkeoloji alanlarında kullanılan terimler. Yeniden gözden geçirilerek ve genişletilerek yapılan bu ikinci baskıda, tam 4.561 madde, 2.218 gönderme girişi içeriyor ve 1.716 sayfalık hacmiyle, sanat alanında uzman veya bu konulara ilgili herkese ihtiyacından fazlasını verebilecek bir kaynak.
Türk kadın ressam. Kadın ressamlar kuşağının öncülerinden kabul edilir. Portre ve çıplak çalışmalarıyla tanınmıştır. Sultah Abdülhamid’in yaveri Enver Paşa’nın kızı, şair Nazım Hikmet’in annesidir. Özel eğitim alarak yetiştirilmiştir. Fransızca ve Almanca’ya olan eğilimi ve hakimiyeti, Almanya ve Fransa’da resim çalışmaları yapmasını kolaylaştırmıştır. Babasının dostu olan İtalyan ressam Fausto Zonaro’dan özel resim dersleri almıştır... Resimlerinde "Celile" imzasını kullanmış, soyadı yasasının çıkmasından sonra "Uğuraldım" soyadını almıştır. Daha çok aile çevresinden kişilerin portrelerini çalışmıştır...
90’lı yıllarda Türkiye’de Çağdaş Sanat
Çağdaş Sanat Konuşmaları 3, 90’lı Yıllarda Türkiye’de Çağdaş Sanat, Haz: Levent Çalıkoğlu, YKY
Levent Çalıkoğlu, Çağdaş Sanat Konuşmaları’nı yayıma hazırlamış. Yapı Kredi Kültür Merkezi’nde çeşitli sanatçılarla, eleştirmenlerle, galericilerle, küratörlerle yaptığı konuşmalardan oluşuyor.
Hangi adlar yer alıyor?
Ali Akay, Gülün Karamustafa, Hasan Bülent Kahraman, İnci Eviner, Emre Zeytinoğlu, Hüsamettin Koçan, Hakan Onur, Haşim Nur Gürel, Mehmet Ergüven, Hale Tenger, Haldun Dostoğlu.
Levent Çalıkoğlu, konuşmaların başında bulunan, 90’lı Yıllarda Çağdaş Sanat: Kırılma-Gerilim-Çoğulculuk başlıklı önsöz niteliğindeki yazısında, genel ortamı, ana özellikleri belirtiyor:
Türkiye sınırları içinde üretimde bulunan sanatçılar, toplum, gelenek, yenilik, otorite gibi değerlere karşı biçimsel ve içeriksel "yenilik" anlayışını ve anarşist bir niyetle gerçek anlamda bir reddediş ilişkisini, 1980’li yılların sonunda belirgin bir şekilde yaşamaya başlar.
1980’lerden bu yana yaşadığımız zaman dilimi bize modernleşmenin ucu açık çelişkilerini, olmazsa olmaz neden ve sonuçlarını derinden hissettirdi. 1980’lerde karşımıza çıkan yenilikçi eğilim sergileyen pek çok sanat yapıtında bu etkilerin açık ve gizli işaretlerinin yarattığı gerilimi ve hoşnutsuzluğu hissetmek mümkün.
1980 sonrası, kültürel, sosyo-ekonomik ve politik olarak ne kadar çetrefil ve inişli-çıkışlı dinamiklerle yüklü ise, ortaya çıkan eserler de aynı kaçınılmaz yazgının izlerini taşır.
1990’larda modernleşme sürecinin ısrarla altını çizdiği sanatçının misyonu kavramı ve devlet-toplum sanat ilişkisi bağlamında aydınlanmacı rol, sanatçılar tarafından terk edilir.
Aynı şekilde, 1980’lerden başlayarak 90’larda devam eden süreçte sanatçıların çoğu, her yerde hazır ve nazır oluşu sayesinde yeni toplumsal epistemolojiyi yönlendiren ve bir şeyi iletmekten ziyade inşa eden medyanın ve popüler kültürün baskın gücüyle de mücadeleye girişir.
1990’lar, 80’lerde kesinlik kazanan bir olguya, yaşamın kentlerde aktığı, taşranın büyük merkezlere iyiden iyiye yerleştiği bir dönem olur. Haklı olarak sanatçılar da bu gelişime tam anlamıyla kentlileşen bir bilinç niteliği içerisinde cevap verir.
Yurtdışı ile diyaloğun artan bir ivme kazandığı 1990 başlarında, felsefe, sosyoloji ve metin ile buluşan sanatçılar yeni temsil olanaklarının farkına varır.
Toplumsal eleştiri ve toplumsal kuram alanlarında ciddi bir postmodernizm tartışmasının sonucu olarak 1990’larda, modern sanatın seçkinci, kendi içine kapalı, özel mesajlar ve şifreler içeren dili, pratik, izleyici ile kolay ilişki kurmaya meyilli bir yapıya evrilir.
Tüm bunlarla birlikte, 90’larda yapıtın tartışılmaz saflığı yerine örgensel bir karşıtlık, farklı gösterimlerden güç alan bir disiplinlerarasılık yerleşir.
1990 sonlarına doğru ayrıca tuval resmi ile enstalasyon arasında yaşanan gerilimden sıyrılan ve farklı etkilere açık, genç bir kuşak da ortaya çıkar.
1990’lar kimlik ve farklılığın iktidarın kendisini görünür kıldığı alanlarda sınandığı, bazen saldırganlaşabildiği bir ayrılma da gösterir. Alt kimlik, etnik köken, sahip olunan bedensel farklılığı demokrasi pratiği içindeki yeri ve anlamları sorgulanır.
1990’larda çağdaş sanat, tekinsiz, gizemli, merak edilen ve yabancı olan "Öteki"ni de keşfeder.
Şüphesiz 1990’lı yılların en büyük fenomeni, bazı tartışmalarda mesihsel bir özellik atfedilen küratör olgusudur.
Konuşmaları da okuduğunuzda, sanırım son yılların sergilerini, çalışmalarını daha bilgili izleyebilirsiniz.
DOĞAN HIZLAN’IN SEÇTİKLERİ
Bensiyon PintoAnlatmasam OlmazdıDoğan Kitap
Jean WebsterSevgili DüşmanımNotos Kitap
İsmail CemTürkiye’de Geri Kalmışlığın Tarihiİş Bankası Kültür Yayınları