Paylaş
Doğumunun yüzüncü yılı dolayısıyla bütün dünyada Bertolt Brecht tartışılıyor, oyunları sahneleniyor, incelemeler yayınlanıyor.
Hepsi de övgü dolu değil. Eleştiriler, hatta yergiler bile var. Kişiliğinden tutun, eserlerini sevgililerine yazdırışına kadar, ortaya sevimli-sevimsiz bir çok iddia atılıyor.
Eski kuşak onun mesajlı eserlerini tercih ederken, genç kuşak ilk ürünlerini yeğliyor. Kuşaklar arası bir zevk ve değerlendirme farkı. Onun eserlerine politika penceresinden bakanlarla apolitik bakanların farklı yorumu.
*Ê*Ê*
Genç kuşak, özellikle erken dönem yapıtlarını seviyormuş, çünkü onlarda siyasal çizgi çok belirgin değil. Ben de oyunlarından çok şiirlerini severim, şiirlerinden yapılmış seçmeler de bugünün okurunun şiir beğenisine seslenecek düzeydedir. Dilimizde iyi örnekleri de yayınlandı.
Yazım, Brecht üzerine değil. O, ayrı bir yazının konusu.
Ben, bir yazara, bir sanatçıya karşı, objektif tutumun yerindeliğiyle ilgileniyorum.
Kimse kalkıp da, ünlü bir yazarın hakkında nasıl bunları söyleyebilirsiniz demiyor.
Ölenin arkasından konuşulmaz, sözü edebiyatçının, sanatçının eleştiri kalkanı yapılmıyor. Yıldönümlerinde, anma günlerinde, övgüleri öylesine abartıyoruz ki, merhum kalksa, kendini tanıyamaz.
Sanki bir yazar, şair değil de, mitoloji kahramanı. Anma günleri birer Wagner operası sahnesine dönüşüyor.
Kendimiz bile inanmadan bunları söylediğimiz ve yazdığımız için, yıldönümü geçtikten sonra o edebiyatçıdan tek sayfa okumuyoruz.
Genç kuşakları o yazardan, şairden soğutuyoruz. Çünkü eserinde ölenle yaşayan yanı ayırdetmediğimiz, onun eserini bugüne getirerek eleştiremediğimiz için, eserinin yaşayan hücreleri de ölenlerle birlikte yok oluyor.
* * *
BENİM kuşağım Brecht'i sevdi, yaşadığı dönemin politik atmosferi o sevgiyi besledi. Nice oyununu seyrettik. Onları oyun olarak mı, yoksa söyleyeceklerimizi açıklayan bir bildiri gibi mi algıladık, tartışma yeri bu köşe değil.
Sanatın özgürlüğü savaşında onun oyunları da bir köşe taşı mahiyeti kazandı. Politika ile Brecht belleğimizde bütünleşti.
Sezuan'ın İyi İnsanı, Şehir Tiyatrosu'nda yasaklanınca, hepimiz Tepebaşı'nda tiyatronun kapısında almıştık soluğu.
Cesaret Ana'yı, Galileo Galilei'yi, Kafkas Tebeşir Dairesi'ni seyrettik.
Kafkas Tebeşir Dairesi'ndeki insancıllık beni her zaman çekmiştir.
Bugün de önemli oyunlarını yeni anlayışla sahneye koyduğunuzda seyrediliyor.
*Ê*Ê*
BİZ, değişeni gözden kaçırırsak, genç kuşağa sanatçıyı bugünün ölçütleriyle sunmazsak, onun okunmasına, oynanmasına engel oluruz.
Paylaş