Paylaş
Ferit Edgü , ezeli ve ebedi derdimizi, Şahaser!'de (Yeni Binyıl, 31 Ocak 2000 pazartesi) kendine özgü ironisi içinde işlemiş:
'Bilgisayarın başına geçip, bir anda New York, Alaska, Alabama,...ile iletişim kurulan günümüzde, ne oluyor, nasıl oluyor da, biz Türkler, günlük yaşantımızda birbirimizi ya hiç anlamıyor, ya da ters anlıyoruz?
Tarihten, felsefeden, edebiyattan, sanattan, dinden, imandan ya da politikadan söz etmiyorum. Yalnızca günlük yaşamdan.'
Yazının tamamını okuyunca, Ferit Edgü'nün verdiği örneklerin, bir Ionesco oyunundan replikler olduğunu düşünebilirsiniz.
Yarışma programında rahatça da onu yutturabilirsiniz.
Doğrusu, Ferit Edgü, sevineceğine üzülüyor. Kaç ulusun insanı doğaçlama Ionesco oynayabilir. Kaç kişi başka toplumlarda günlük konuşmalarıyla absürd (abes, saçma) edebiyatın yaratıcısı kimliğini taşır.
Şahaser'de aktardığı tanık olduğu bir diyalog da buraya alınacak kadar eğlenceli ve trajik:
-Alo, iyi günler, sizde acaba bilgisayar iskemlesi var mı?
- Oturmak için mi?
* * *
NEZİHE Meriç'in yıllar önce naklettiği bir anektodu anımsadım.
Mahmutpaşa'dan aşağı inerken, bir sergiye yaklaşıp soruyor:
-Basmanın metresi kaça ...
-Buyur abla.
Ben birbirimizi dinlemediğimize çoktan kanaat getirdim. Önce bir ses duyuyoruz, sonra onun bir konuşma olduğunu algılıyoruz. Ne demek istiyorsun diye ya sorma cesaretini gösteriyoruz ya da aptal denilmesinden korkarak, yalan yanlış söyleneni yerine getirmeye çalışıyoruz.
Açık oturumlarda bile tanık olduğumuz o korkunç anları hatırlatmak istemiyorum arkadaşım Ferit Edgü'ye. Zihin sağlığını bozmamak için.
Modern Türk şiiri üzerine konuşulurken birden divan şairleri çıkar ortaya. Konumuz diyelim ki Reşat Nuri Güntekin'dir. Konuya Halit Ziya Uşaklıgil'den girilir, sonra da işin içinden çıkılmaz.
Sanırım bizde konsantrasyon bozukluğu var. Yoğunlaşma duygusundan yoksunuz. Ayrıca kendimizden başka birinin önemli bir şey söyleyeceğine bir türlü kabul etmediğimizden, kulak asmayız.
Diyalog'dan nefret ederiz, bu yüzden de hem kendimizi hem başkalarını hem de kendimizi kandırmak için, bu kelimeyi dilimizden düşürmez, yazılarımızda durmadan tekrarlarız.
Politikacısından gazetecisine kadar, en çok duyduğumuz, okuduğumuz kelimedir diyalog. Aslında biz monolog'u severiz, dinlemez ama bizi dinlemelerini isteriz.
Eskilerin bir lafı vardır:
Ben diyorum bayram haftası o anlıyor mangal tahtası.
Çünkü diylog hayatımıza, uygarlığımıza girmemiştir.
* * *
ŞİMDİ Ferit Edgü ne diyecek biliyor musunuz?
Doğan Hızlan, benim yazım bu değildi.
Ne yapalım? Benim amacım da iletişim, diyalog kurmak değil ki...
Bilvesile kendi düşüncelerimi anlatmak. Yani monolog.
Paylaş