Doğan Hızlan: Birbirimizi dinlediğimiz fuarlar

Doğan HIZLAN
Haberin Devamı

FRANKFURT

BÜYÜK kitap fuarlarının insanı üzen yanları vardır.

Dışarıya açılamayan Türk edebiyatının durumu üzerine uçsuz bucaksız bir öneriler listesi hazırlarım zihnimde. Türkiye'ye döndükten sonra önerilerimin muhatapları da ben de böyle yazılar yazılmamış gibi davranırız.

Çözümü çok basit ama çalışılması gereken bir kültür politikası ile gerçekleştirilebilir ancak.

Kitapları yabancı dillere çevirmek ve yurt dışında tanıtmak için yoğun bir kampanya düzenlenmedikçe durum daha da kötüye gidecektir.

Kendimizi birbirimize tanıtmaktan vaz geçmeliyiz.

Dün düzenlenen tanıtma programına üç Türk yazarı, iki çevirmen katıldı. Zülfü Livaneli, Nedim Gürsel, Mario Levi, Monica Corbe, Wolfgang Riemann.

Gorbe, Türk yazarlarının eserleri, kişilikleri üzerine konuştu, yazarlarımız da kendi eserlerinden seçmeler okudu.

Dinleyiciler kimlerdi?

Yüzde 95'i Türk olan bir kalabalık. En iyimser tahmindir yaptığım.

O zaman biz kendi yazarlarımızı yurt dışında da sadece kendimize tanıtıyoruz.

Zaten toplantıya dinleyici olarak katılanların çoğu o yazarları tanıyor, biliyor.

Ben, Refik Durbaş, Duygu Asena, Mustafa Şerif Onaran, Metin Celal...

Kendi yazarlarımızı öğrenmek için Frankfurt'a gelmiş olduk.

Türkiye, ister Yayıncılar Birliği olsun, ister Kültür Bakanlığı, bu tanıtmaları dışa dönük bir kimliğe dönüştürmedikçe hiçbir işlevi olmaz. Birbirimizi aldatmayalım, oyalamayalım.

Frankfurt Kitap Fuarı tanıtımları yeniden yapılanmaya muhtaç.

POLONYA BİR AVRUPA ÜLKESİDİR

FUAR'IN bu yılki 'Onur Konuğu'nun Polonya olduğunu yazmıştım.

Avrupa'nın yaşadığı ortak acılardan payını almış bir ülke. Hiç kuşkusuz 'ortak tarih' bu ülkeleri birbirine yaklaştırıyor.

Polonya pavyonunu görünce, Türkiye'nin iki yıl içinde böyle bir pavyon hazırlayabileceği konusundaki inancım arttı.

Beni etkileyen, sürgündeki Polonya kitapları bölümüydü.

Tarih boyunca, kendi ülkeleri dışında kitap yayınladıklarını, bütün amaçlarının da ana dillerini unutmamak olduğunu belirtiyorlar.

Her onur konuğunun pavyonunda ağırlık kitap bulunuyor. Ardından sanat ve turizm, belki de buna kültürel turizm demeli.

Sürgünde yayıncılığın dağıldığı coğrafyaya baktığımda Hindistan'dan Avustralya'ya kadar uzanan geniş bir coğrafya görüyorum.

Afiş sanatındaki ustalıklarını, öncülüklerini buradaki sergiden bir kez daha anlayabiliyorsunuz.

Dayanışma'nın fotoğrafları, toplumsal ve siyasal tarihin belgesel görüntüleri. Müziğe verdikleri önemi, pavyonda ona ayırdıkları yerden anlamak mümkün.

Kitap sanatıyla ilgili köşeleri, kitabın serüveninin başlangıç noktasına çekiyor hepimizi.

Ya Türk edebiyatı ve edebiyatçıları...

Fuar tükenmez bir yazı kaynağıdır. Daha sonraki yazılara bıraktım.

Yazarın Tüm Yazıları