Bir yazarın üç limanı: Kentler, Kadınlar, Yazarlar

Demir Özlü, yeni kitabı ‘‘Kentler, Kadınlar, Yazarlar’’ın bir yaşama biçimi kitabı olduğunu söylüyor. Kentleri, bir öykücünün deneme türüyle kaynaşan paydasında yazmış. Oturduğu kahveleri, cafeleri, barları, denemenin sereserpe üslubu içinde anlatıyor. Bitirdiğinizde kitap birden bir bütünlük kazanıyor. Yazarın gustosuna yakınlık duyuyorsunuz, mekanlarıyla, insanlarıyla sizin rehberiniz oluyor.

DEMİR ÖZLÜ, televizyonda bu pazar günü yayınlanacak Karalama Defteri programında Kentler, Kadınlar, Yazarlar kitabı üzerine şu tanıtma notunu kullandı:

‘‘Bu bir life style (yaşama biçimi) kitabıdır.’’

Denemelerinde; bütün dünyanın en önemli kentlerini, en önemli kahvelerini, en önemli edebiyatçılarını, 'yaşananı kalıcı kılan yazarlar'ı anlatıyor.

Bir yazarın hayatından notlar, kesitler, yaşadıklarından, zevk aldıklarından söz eden denemeler, benim hep ilgimi çekmiştir. Hatta bunları, şiirlerin, öykülerin, romanların gizli açıklayıcıları, şerhedenleri olarak nitelendiririm.

Fransızların Lire dergisi muhabiri, Avrupa'daki sanatçı kahvelerini gezip bir yazı hazırlamış.

Ya bizim yazar kahvelerimiz? Bugünden değil, bir gelenekten söz ediyorum. Demir Özlü de bu yaşama kapkaççılığından yakınıyor:

‘‘Markiz'i, Lebon'u, Baylan'ı, Park Otel'i, terörden önce başlayan başka çeşit bir şiddetle yıkmamış mıydık?’’

Demir Özlü
oturduğu kahveleri, cafe'leri, barları denemenin sereserpe üslubu içinde anlatırken, gözlemciliğin edebiyat aracılığıyla yaşanmışlığa dönüştürülüşünün de en güzel örneklerini veriyor.

Çünkü mekanları ünlüleri, tanıdıkları, dostları ile birlikte anlatıyor.

Neşe ile hüznü öylesine güzel buluşturuyor ki, zaman zaman Oscar Wilde'ı bir Paris kahvesinde otururken görür gibi oluyorum.

Tek tek denemeleri okuyup bitirdikten sonra, duyduğunuz edebiyat lezzetinin ötesinde, kitap birdenbire bir bütünlük kazanıyor. Yazarın gustosuna yakınlık duyuyorsunuz, sanki mekanlarıyla, insanlarıyla sizin bir rehberiniz oluyor.

Kentleri, bir öykücünün deneme türüyle kaynaşan paydasında yazmış.

Manhattan, bunun güzel bir örneği:

‘‘New York'u on bir gün boyunca ziyaret edince yepyeni bir dünyayla karşılaştığımı anladım. Ne kadar da geç kalmıştım bu kenti görmek için. Ortaçağdan başlayarak gelişmiş, onca meraklısı olduğum, Batı Avrupa kentlerine benzemeyen büyüleyici bir kentti burası.’’

İlhan Koman
üzerine yazdığını mutlaka almak istedim. İyi bir heykeltıraşı iyi bir yazar nasıl anlatır sorusuna yanıt vermek için:

‘‘İlhan Koman çok sevdiği yurdundan ayrıldığında, ardında, kendisinden sonra gelen kuşak için, büyük yeteneğinin dinamizminden gelen, o sanat dünyasına özgü, ama gene de az rastlanan bir efsane bırakmıştı.’’

Yazarın gezginliği bir başkadır. Gittiği yerde birden çağrışımların peşine düşer. Salamis Körfezi'nde ve Meriç Nehri Kıyısında yazıları bu dediğim türün güzel örnekleridir.

Kadınlar, denemelerde önemli yer alırlar. Aynı hayattaki gibi.

Demir Özlü, aktrisleri, kadın güzelliğini, onun ardındaki kadınsılığı farklı bir imajın içine oturtarak anlatır.

Bunun içinde; tadında, tuzunda, dozunda, edebi düzeyini kaybetmeden yapılan bir gizil cinsellik vardır.

Modigliani-Kadın Güzelliğinin Şiiri'nde, sanatçının sevgililerine karşı teşhirci olan duyarlığını anlatmıştır:

‘‘Çıplaklıkları da, belli sayıdaki öteki portre resimleri de, hepsi tek tek çok ünlüdür. Modigliani sevgililerinin ya da birlikte yaşadığı kadınların çıplak resimlerini yapmadı. Çıplaklarını yaparken model kullandı.’’

Marcello Mastroinni
denemesini okuyun, hem benim de çok sevdiğim bir aktör üzerine yazılmış güzel bir edebiyat yapıtıdır, hem de onunla kadınlar arasındaki bağın biraz hüzünlü, az ironik güzelliğini yansıtmıştır.

Bazı denemeleri Türk edebiyatının önemli, iyi yazarları üstüne.

Türkiye Düzeyinin Çok Üstünde Bir Yazar: Tahsin Yücel, onun üzerine okuduğum, değer ıskalasındaki yerini yetkinlikle saptayabilen, ender yazılardan biri.

Ferit Edgü, Cemal Süreya için yazdıklarını da mutlaka okumanızı isterim.

Neden?

Bir edebiyatçının bir edebiyatçıya nesnel, sevgiyle, dürüstlükle yaklaşmasının örnekleri de ondan. Çok az yazarda bu sevgiye rastladım, başkasını övmesini ben de övgüye değer görüyorum.

Cemal Süreya'nın ölüm haberini okuduktan sonraki taze notları:

‘‘Ölümden mi söz ediyorum? Hayır, yaşamdan söz ediyorum ben. Cemal'in yaşamından, herkesi ilgilendiren yaşamdan. Onun en güzel bir estetik figür gibi yaşamış olduğundan, varolduğundan, yaşıyor olması gereğinden, yaşıyor olmasından.

Herkesin hakkı olan yaşamdan.’’

Deneme elbette gözlemin, yaşanmışlıkların, okumuşlukların yakın arkadaşıdır.

Demir Özlü denemeye bir öğe daha katmış.

Yaşama biçimi. Edebiyat da onu sunmaz mı bize?


DOĞAN HIZLAN'IN SEÇTİKLERİ


Ödeşmeler ve Şahmeran Hikáyesi Tomris Uyar YKY

Kurtlar İmparatorluğu Jean-Christophe Grange Doğan

Enseyi Karartmadan Çetin Altan İnkılap

Geri Gidişe İzin Yok Cüneyt Arcayürek Bilgi

Kaçak Georges Simenon K Kitaplığı
Yazarın Tüm Yazıları