Paylaş
Ülkemizde de uzun süre en çok satan romanlar arasında yer alan Louis de Bernieres'nin Yüzbaşı Corelli'nin Mandolini, (Çevirenler: Sevgi Sanlı-Özden Arıkan, Yapı Kredi Yayınları) hem bir enstrümanı yeniden gündeme getirdi, hem de bir adanın kaderini değiştirdi.
Classic fm'de (Haziran 2001) uzun bir yazı yayınlandı. Roman ve film üzerine yargılardan sonra hemen ada üzerine bilgiler veriliyor, size orayı sevdiren turistik bir yazı.
Kültür turizmi kavramında, bilgi-reklam karışımı, iç içe geçmiş bir bölüm.
Corelli'nin Benedetto Persichini'nin Polcha Variata'sından Johann Hummel'in Concerto G.suna kadar bütün ses dünyası, romanı okuyanların da ses belleğinde yerini aldı.
İkinci Dünya Savaşı'nda Yunanistan'ın Kefalonya Adası'nda bulunan İtalyan askerine, müzik yaşama sevinci vermişti.
Roman aracılığıyla mandolin ikinci rönesansına kavuşmuşa benziyor.
Vivaldi'nin Beethoven'ın besteleri yeniden dinlenmeye başladı.
John Madden'in sinemaya uyarladığı filmde ünlü mandolin ustası Alison Stephens, kitaptaki repertuvarı film için çaldı.
Edebiyatın gücüne yeni bir örnek.
Kefalonya Adası'nın elbette bahtı açıldı, turizm canlandı; herkes okuyup beğendiği bu romanın geçtiği yeri merak ediyor. Hem tatil yapacak, hem de bir kahramanın yaşadığı yerleri görecekler.
Nicolas Cage'in oynadığı filmde Stephen Marbeck, büyük oranda olmasa da mandolinin sesini seyircilere dinletiyor. Yönetmen zaman zaman gitarı tercih etmiş.
Kefalonya'nın karşısında Paxos Adası var. Eh oraya kadar gelmişken, turistlere bir olanak daha sunuyorlar.
Burada festival var, onu da dinlemeden gitmeseniz iyi olur.
Böylece Yüzbaşı Corelli'nin Mandolini'nin sesine turizmden kazanılan çil çil altınların sesi karışıyor.
* * *
AZİZ dostlarımdan biri, bir zamanlar Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yetkililerine, hatta Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'a bir öneride bulunmuş.
Kıbrıs'a sanatçıları, özellikle edebiyatçıları çağırın, burada ağırlayın, onlara burs verin. Kıbrıs'ı yazdırın, burası onların adası olsun.
İnanıyorum ki bu öneri gerçekleşseydi, Kıbrıs'ın uluslararası kaderi değişir, tartışmanın itibar çizelgesinde bir yükseliş kaydederdi.
Yıllardır Pera Palas'ta Agatha Christie'nin kaldığı oda üzerine spekülasyonlar yapılır, yazılar, röportajlar yayınlanır ama bir türlü otel bu açıdan bir önem, ziyaretçi ilgisini kazanamadı.
Lawrence Durrell'ın İskenderiye Dörtlüsü sayesinde oraya turistler akın etti. Edebiyatçılar bir şehri öylesine güzel anlatırlar ki, etkilenmemek mümkün değildir. Hiçbir turist broşürü onun yerini alamaz.
Yaz aylarında gerçekleştirilen festivallere baktıkça, bizim bu konudaki tembelliğimiz beni şaşırtıyor.
Aspendos Festivali dışında, kayda değer bir festival anımsamıyorum.
* * *
EĞER turizmi gerçekten kalkındırmak istiyorsak, kültür turizminin önemini öğrenmeliyiz.
Paylaş