Paylaş
Kuşakları anlatan kitapların benim için özel bir yeri vardır. Yalnız edebiyatı değil, dönemin yaşama biçimini, siyasal ve toplumsal ortamını da satır aralarından çıkarabilirim. Metin Celal’in ‘Bir Şiirdi Geçen Yıllar’ kitabında olduğu gibi...
Giriş niyetine okuduğum bölüm:
“Nasıl şiir, roman yazmanın yaşı varsa hatıra yazmanın da bir yaşı var. On yıl kadar önce, sohbetlerde anılardan söz ettiğimde dostlar sık sık ‘Bunları yazsana!’ derdi, ben de ‘Henüz erken’ diye karşılık verirdim. Geçen yıl birdenbire hatıralar kendini yazdırmaya başladı. Yani hatıralarımı yazayım diye oturmadım masaya, herhangi bir konuda yazmam gerektiğinde o konuyla ilgili anılar belleğimde canlanmaya başladı. ‘Eski günlerin özlemi!’ diye düşündüm. Bu bir yaşlanma belirtisidir... .
Yaşlanmanın ikinci belirtisi dostların ölümüdür. Her ölüm erkendir ama dostların, hele genç sayılabilecek yaşlardaki ölümler iyice erkendir.
Bizim kuşaktan, arkadaş çevremizden ilk ölüm sanırım Mehmet Müfit’in vefatıdır. Sonra arkası geldi. Enver Ercan, Mazhar Candan, Atıl Ant, Agâh Özgüç...
Çünkü hatırlamak aslında yeniden inşa etmektir. Farklı geçmişler inşa edebileceğimizin de farkındayım. Bu kitaptaki yazılar da benim geçmişi yeniden inşa etmem olarak kabul edilmeli.”
Anı yumağından seçmeler:
◊ 80 Kuşağı’nın edebiyat mahfili: Çorlulu Ali Paşa Medresesi.
Yeri Adnan Özer bulmuş. Her öğleden sonra buluşuyorlarmış. Kimler:
Adnan Özer, Mehmet Müfit, Tuğrul Tanyol, Cengiz Öndersever, Ali Günvar, Merih Akoğul, Taner Ay, Kubilay Ünsal, Samet Bağçe, Seyhan Erözçelik, Orhan Kahyaoğlu, Hüseyin Öncü, Yusuf Algazi, Ayşe Düzkan, Murat Yalçın, Yüksel Kanar, Necati Polat, Süleyman Can Portakal, İbrahim Kiras, İrfan Çiftçi.
◊ Dünyaca meşhur şair olmanın yolu:
“Çeviri şiir çok az okunuyor. Çok az çeviri şiir kitabı yayımlanıyor. Türkiye’de de, Dünya’da da durum aynı. ‘Yani dünyaca meşhur şair olmak büyük bir hayal.”
◊ ‘Çekinmeyin, Beyoğlu’na gelin!’
Bu sözün esin kaynağı Jean
Cocteau’nun ‘Çekinmeyin Montparnasse’e gelin’ sözü. 1928’de Montparnesse hakkında bir kitap yazan gazeteci ve karikatürist Henri Broca mahalle sakinleri hakkında yazdığı kitaba isim olarak seçmiş. Bu bilgileri Burcu Pelvanoğlu’nun ‘Bir Üretim Mekânı Olarak: Beyoğlu Düşerse’ adlı çalışmasından öğrendim. Pelvanoğlu, Beyoğlu monografisini sanat ve edebiyat camiasının uğrak mekânlarına odaklanarak ve buralardaki ilişkiler üzerinden ‘kaybettiklerimiz’i saptamak amacıyla kaleme almış.”
◊ Başka olurdu usta şairlerin sohbeti: “Genç bir şair için seksenli yıllar şanslı bir dönemdi. 40 Kuşağı’nın, İkinci Yeni’nin şairleri hayattaydı ve erişilebilir uzaklıktaydı. Bir kahvehane hayal edin Kadıköy’de, sahilde, geniş, ferah bir yer. Kapısından girdiğinizde bir masada Fazıl Hüsnü Dağlarca oturmuş, Ahmet Miskioğlu’na dergilerdeki şiirleri okutuyor.
Bir masada başka kimler var: Cemal Süreya, Tevfik Akdağ, Behzat Ay.”
“Seksen Kuşağı en çok Ece Ayhan, Hilmi Yavuz, İsmet Özel’den etkilendiği için ve onlarla şeyh-mürit ilişkisine girdi diye eleştirilirdi. Sanıyorum bu eleştirilerde bu şairlerle kurulan dostlukları kıskanmanın etkisi de vardı. Sohbetini dinlediğim ilk şair Attilâ İlhan’dı.”
◊ Caz zamanının çocuklarıydık...
“Şair ve fotoğraf sanatçısı arkadaşımız Merih Akoğul, 80 Kuşağı’nın Ara Güler’idir. Tabii ki emeği İkinci Yeni şairlerinden başlayarak çektiği şair ve yazar fotoğraflarıyla sınırlı değildir. Çalışmalarını açtığı otuzdan fazla sergide ve yayımladığı albümlerde değerlendirmiştir.”
Yaşayanlarla aramızdan ayrılanların öyküleri kitabın okunmasını şart koşuyor.
Paylaş