Paylaş
İşte Hece dergisinin Gezi Özel Sayısı (*), bu zenginlikleri taşıyor, size bu tatları sunuyor.
Ağustos tatil aylarının en yoğunudur.
Büyük kentler ıssızlaşır, insanlar azalır, tatil beldeleri de kalabalıklaşır.
Günümüzde her şey fast food anlayışının gölgesinde gerçekleştiğinden, sindire sindire tatilin bile zevkine varamıyoruz.
Hiç düşündünüz mü? Gezi sadece bir tatil midir? İçinde öğrenmek, bilgi edinmek, kendi ülkesini veya başka ülkeleri tanımak amacı yok mudur?
Evliya Çelebi’den bu yana, bizim topraklarımızda da gezi üzerine yazıldı, düşünüldü.
Gezi kitapları, gezginlerin yazıları ayrı bir edebiyat türüdür.
Diyelim ki bir kente gittiniz, oranın tarihini, gezilecek yerlerini merak etmez misiniz? Daha önce buraları gezenlerin yazdıklarını okumak istemez misiniz?
Sizi soru bombardımanına tuttum ama, Hece’nin Gezi Özel Sayısı’nda bütün bunların cevaplarını bulabileceğinizi ancak bu biçimde anlatabilirdim.
* * *
ÖZEL sayı dört bölümden oluşuyor:
I. Dünden Bugüne Gezi, II. Gezi Edebiyatı ve Dili, III. Gezginler ve Gezileri, IV. Gezginlerin İzleri.
M. Kayahan Özgül’ün Demir Asâ Demir Çarık yazısını öğrenerek, ince ince gülerek okudum.
Bir İngiliz yazarından yapılan alıntı, hepimiz için gerçek ve altın değerinde bir saptamadır:
“Seyyahlar, şairler ve yalancılar; bu üç kelimenin anlamı aynıdır.”
Özgül’ün yabancı gezginler için yargısına benim gibi birçok okurun da katılacağından kuşkum yok:
“Bilhassa oryantalist bir merak hissiyle dolaştıkları Şark, onlara egzotik, sırlı ve büyülü bir dünya vaat ettiği için, oraları dolaşıp da önce kendine, sonra da okuruna yalan söylememiş bir seyyaha tesadüf etmek zordur.”
Ömer Seyfettin’in Gizli Mabed hikâyesini de örnek olarak gösterir.
Özgül yazısında Jonathan Rabban’ın bir sözünü aktarıyor:
“Edebi bir form olarak seyahat edebiyatı, farklı türlerin aynı yatakta buluştuğu, adı çıkmış bir kerhâne gibidir. Özel günlüğü, denemeyi, hikâyeyi, mensur şiiri, kaba notları ve baştan savma bir misafirperverliğin bar tezgâhı sohbetlerini içinde barındırır.”
* * *
DERGİDEKİ yazılardan hepsini okumalısınız diyeceğim.
Çünkü belki bir gün siz de gezilerinizi yazarsınız. O zaman geldiğinde, nasıl yazacaksınız? Bire bin katarak mı, yoksa gördüklerinizi bir fotoğraf makinesi sadakatiyle mi aktaracaksınız?
Meraklıysanız, Türk edebiyatındaki gezi yazılarının yanı sıra, yabancı yazarların gezilerini de okumuşsunuzdur.
Şimdi düşüneceksiniz? Ne kadarı doğru ne kadarı kurgulama? Edebiyatta, edebi zevk ölçünüz olacak.
Peki ya orayı tanımak, ora hakkında gerçekçi bilgiler elde etmek istiyorsanız...
O zaman sıradan bir rehberden kitabından öğreneceksiniz bu istediklerinizi.
Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nden Ahmet Haşim’in Frankfurt Seyahatnamesi’ne, Albert Camus’den Attilâ İlhan’a, Sezai Karakoç’a kadar iyi yazarların gezi yazılarını da bu özel sayıda okuyabilirsiniz.
Benim gezi yazılarından beklediğim, gittiğim kent hakkında doğru bilgiler vermesi değil, zevkli bilgiler vermesidir. Yazarın kaleminden, onun bana sunduğu lezzetle orayı öğrenmek isterim.
* * *
HEM çok şey öğreneceğiniz, hem çok eğleneceğiniz bir özel sayı.
Ben yazıları okurken birçok yeri gezmiş kadar oldum.
(*) Hece, Gezi Özel Sayısı, Haziran/Temmuz/Ağustos, 174/175/176, Tel:(312) 419 69 13, Fax: (312) 419 69 14.
Paylaş