BEHÇET NECATİGİL ŞİİR ÖDÜLÜ töreninde birden gözümün önüne bir fotoğraf karesi geldi, sabitlendi.
1970’ler. Altın Kitaplar Yayınevi’nin çıkardığı Yeni Edebiyat Dergisi’nin kapağında beş kişi.
Behçet Necatigil, Tahir Alangu, Hilmi Yavuz, Konur Ertop ve ben. Bir yılın edebiyatını değerlendirmişiz, oturumun sonuna doğru, ciddi çehrelerde gülümsemeler belirmiş.
Kürsüde, Behçet Necatigil ve bu yıl ödülü kazanan Seyhan Erözçelik hakkında konuşurken, gözüm ön sıraya takılıyor. Karşımda eşleri oturuyor; Huriye Necatigil, Mesude Alangu. Ev sohbetlerinin, ziyaretlerimizin, bizi gülerek, usanmadan ağırlayan hanımefendileri.
İyi şair Behçet Necatigil anısına konulan ödül 23 yıldır yapılıyor, 23 yıldır da dostları jüride, törende buluşuyor. 23 yıldır ben de onun adına düzenlenmiş bir jüride bulunmanın onurunu taşıyorum.
Başka dostları da var: Adalet Ağaoğlu, Füsun Akatlı, Tahsin Yücel, Hilmi Yavuz,Cevat Çapan, Mehmet H.Doğan ve ben.
Onun sesinden şiirlerini dinliyoruz; Behçet Hoca’nın şiirlerini en iyi Hilmi Yavuz okur aramızda.
Behçet Necatigil’in şiirinin sesi kısıktır, okudukça rüzgárın fırtınaya dönüştüğünü, hüznün bir sis gibi etrafımı sardığını hissederim.
Bu dünyada bir köşeye ilişmiş, belki de ilişememiş insanoğlunun şiirsel serüvenini duyumsadıkça, ilk okuduğum Necatigil’dir.
Onun şiirinden seçmeler kitabını Hürriyet Yayınları’nda çıkardığımda adını kendisi ‘Sevgilerde’ koymuştu. Türk şiirinin şaheserlerinden biridir bu şiir:
‘Sevgileri yarınlara bıraktınız / Çekingen tutuk, saygılı. / Bütün yakınlarınız . / Sizi yanlış tanıdı.
.............
Gizli bahçenizde / Açan çiçekler vardı, / Gecelerde ve yalnız . / Vermeye az buldunuz / Yahut vaktiniz olmadı.’
* * *
BU yıl ödül alan Seyhan Erözçelik de, ustası Necatigil’in şiir burcundan. Şiiri bilen, şiirin aza indirgeme sanatı olduğunu her şiirinde yeniden kanıtlayan bir şair.
Ödül alan kitabı; Kitaplar-Toplu Şiirler (1980-2003) (Yapı Kredi Yayınları).
Erözçelik 1980 sonrası yazan genç kuşaktan. Türk şiir geleneğini özümseyip, hesaplaşmasını yapıp, yararlanabileceği kaynakları özgün potasında eritmeyi yeniden dökmeyi başarmış biri.
Onun etkilendiği şairler sözü yerine, okuduğu, sevdiği şairler demeyi daha uygun buluyorum. Behçet Necatigil’den Hilmi Yavuz’a, Ece Ayhan’dan Enis Batur’a çektiğimiz şiir çizgisinde, bunları dipnotu olarak kullanmaktan korkmayan, çünkü kendi şiirinin cesaretle özgünlüğü temsil etme rüştünü ispat ettiğini biliyor.
‘Sırçadan demir dökmeye çalışıyorum’ diyor şair ama çeliğin kırıldığını unutmuyor.
Dikkatle okuduğunuzda, onun şiir dünyasının, hayal gücümüzü, tasavvur çizelgemizi zenginleştirdiğini fark edeceksiniz. Yeni, genç şiir kuşağının bütün üstün niteliklerini şiirinde bulacaksınız.
Ben bunu, şiiri ve hayatı çağdaş, modern algılayış olarak tanımlıyorum.
Bir toplumcu şiirin böyle de yazılabileceğini 1 Mayıs 1977, Büyükada’nın şiirin imgeleriyle böyle anlatılabileceğini gösteren örnekleri es geçmeyin, derim.
* * *
BEHÇET NECATİGİL’in bir şiiri gün boyu belleğimizde yankılansın dursun:
‘Aşınmış tahtaları kim yeniler gelince / Döner azdan başımız, sonra uzar ıssız kır / Bir bizdik san sen, oysa gelir hep biri / Kurar yeni barınak kullanıp aynı taşları / Yani ne mi diyorum, çok kurak tarla / Çünkü asıl şiirler bekler bazı yaşları.’