Bir eleştirmen, fotoğrafçı olunca

Sinema eleştirmeni Atillá Dorsay’ın Bir Eleştirmenin Objektifinden albümünün sayfalarını çevirirken şunu düşündüm:

Bir eleştirmen, hakkında yazdığı oyuncuları, sinema yönetmenlerini nasıl çekeceğini biliyor, çünkü objektifinden yansıtırken hiç kuşkusuz, onların ekrandaki görüntüleri gözünün önünden gitmediğinden, kareye o da yansıyor.

Dorsay albümünü üç bölümde toplamış: Sinema Sanatını Yaratanlar / Gökyüzünde Parlayan Yıldızlar / Bizim Sinemacılarımız.

Önsöz
’de Dorsay, kitabının özelliğini, meslek yaşamındaki yerini şöyle açıklıyor: "Bu kitap beni heyecanlandırıyor. Sanki bir sınava girmiş gibi hissediyorum kendimi... Bunca kitaptan sonra mı diyeceksiniz. Ama bu başka. Burada sanki benim bugüne kadar hiç ön plana çıkarmadığım, hatta çok kişi tarafından bilinmeyen bir özelliğim sergileniyor. Fotoğrafçılığım."

Dorsay
, resimaltı diyemeyeceğim, sanatçılar hakkında küçük notlarla, açıklamalarla, yorumlarla bizim fotoğrafı daha iyi değerlendirmemizi sağlıyor.

Her sinemaseverin kitaplığını zenginleştirecek bir albüm.

ÇOK GEREKLİBİR SÖZLÜK

BURÇAK EVREN
’in hazırladığı fotoğraflı Türk Sinema Yönetmenleri Sözlüğü bizim filmlerimizi seyreden herkesin gereksinimini karşılayan bir çalışma.

Yönetmenlerin yaşamını, filmlerini, sinemaları üzerine eleştirel notları bu maddelerde bulacaksınız. Eğer ansiklopedik bilginizi genişletmek istiyorsanız, o zaman maddelerin sonundaki kaynakçalardan yararlanabilirsiniz.

Sinema üzerine çalışacaklar için de iyi bir bibliyografya çalışması.

FOTOĞRAF KARELERİYLE TÜRK SİNEMASI

AGÁH ÖZGÜÇ’ün 1000 Karede Türk Sineması’nı sayfa sayfa izlerken, Türk sinemasının tarihini, gelişimini, modalarını öğrenebilirsiniz.

Bir sayfada resmin yanında şöyle bir bilgi var:

Tarihi filmler furyasından - Baha Gelenbevi’nin yönettiği "Barbaros Hayrettin Paşa"da Cahit Irgat ve Rafet Gülerman.

Sağ köşede Názım Hikmet, senaryosunu yazdığı filmin çekimini izlerken.

Özgüç
kitabına yazdığı girişte, "Tıpkı bir fotoroman gibi" başlığını kullanmış.

Geçmişten bugüne üst üste film karelerinin geçtiği bir kitap, doğrusu bütün sinemaseverler almalı.

AYTAÇ ARMAN’I OKURKEN

BURÇAK EVREN
’in yazdığı Aytaç Arman kitabı değişik yönlerden ilgimi çekti.

Birincisi, sevdiğim, filmlerini seyrettiğim bir oyuncunun yaşamı, diğeri de Yeşilçam mensuplarının birbirine benzer sinemaya başlama öyküsü.

Kitap; Süreyya Duru ve İhsan Yüce’nin anılarına adanmış.

Tabii, Aytaç Arman’ın yaşamını, filmlerini okurken, o eksende dönemin ipuçlarını da ele geçiriyorsunuz, hangi filmlerin çekildiğini, o filmlerde kimlerin oynadığını, yıldızları da bu hayattan izlemek mümkün.

Aytaç Arman’ın başında Burçak Evren’in yazdığı sinemaya girişin değişmez yöntemidir: "Aytaç Arman da bu kuralı bozmadı. Gençti, yakışıklıydı ve de güzeldi. Şansını denedi. Kuralına göre oynadı, yarışmaya girdi. Kaybetti. Bir kez daha denedi ve bu kez kazandı. Sinema oyuncusu oldu. Diğerleri gibi... Kendisinden sonra da sinemaya girenler gibi."

Hayatıyla ilgili bölüm başlığı şu:

Veysel İnce’den Aytaç Arman’a.

Sonunda da filmografisi yer alıyor. Sanata ve yaşama dair söyledikleri de, kişiliğini tanımanızda önemli bir malzeme.

TÜRK SİNEMASINDA BİR YUSUF SEZGİN

BURÇAK EVREN - Ali Sekmeç’in Yusuf Sezgin kitabı da, Türk sinemasından bir oyuncuyu, onun yaşamını, dünyasını, filmlerini anlatıyor bize.

Sezgin’in yaşamı, Türk sinemasının değişik kategorilerindeki, sınıflarındaki filmlerle de doğru orantılıdır.

Sinemamızdan bir portre daha. Türk sinemasındaki bir Yusuf masalını bu kitap aracılığıyla okuyacaksınız.

Bu yayınların Türk sinema kitaplığı açısından çok yararlı olduğu kanısındayım.

Yukarıda tanıttığım bütün kitaplar TÜRSAK ile Altın Portakal Film Festivali’nin ortak yayınıdır.

Kitapların başında Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel ile TÜRSAK ve Festival Başkanı Engin Yiğitgil’in birer Önsöz’ü yer alıyor.

Atillá Dorsay’ın albümü ile Agáh Özgüç’ün albümleri iki dilde yayınlandı, Türkçe ve İngilizce.

KİTAPLARDAN

BÜTÜN MESELE KAMERADIR Aytaç Arman Kitabı (Burçak Evren)

Daha henüz yolun çok başında olan Aytaç Arman’la popülerliğinin zirvesinde olan Yılmaz Güney ilk kez Adana Altın Koza Film Festivali’nde karşılaşırlar. Biri diğerini çok iyi tanır ama, diğeri öbürünün varlığından bile habersizdir. Bu durum o yıllar için çok doğaldır. O yıl, Altın Koza’nın ödül töreni Baraj’da yapılır. Organizasyon bozukluğu ve ardından basına yapılan saygısızlık karşısında Güney, ödül törenini terk ederek Koza Otel’e döner. Arman da, bir arkadaşının daveti üzerine aynı otele gider. Otelin lobisinde Yılmaz Güney’le karşı karşıya gelir. Yalnızca bakışırlar. Ama, Güney gördüğünü, Arman ise sevdiğini hiç unutmaz. Bu kısa bakışma sonraları onları aynı filmde bir araya getirmeye yeter. Arman’ın Güney’le ikinci kez karşılaşması İstanbul’da gerçekleşir. Yine Güney’i tanıyan bir arkadaşı ile birlikte onun Selahattin Bey Köşkü’ndeki setine gider. Bu kez bakışmazlar; Güney, Adana’da gördüğü bu yakışıklı delikanlıyı hemencecik tanır. - "Sen Ses’in yarışmasında ikinci olan kişi değil misin" diye sorar. Arman’dan evet cevabını alınca da, "Seni bir kez de Adana’daki Koza Otel’de görmüştüm," der. Sonra da Arman’a sinemacılık yaşamında hiç unutmadığı kısa ama öz bir nasihatte bulunur: "Ne bulursan oyna. Kameranın karşısında ol. Bütün mesele kameradır, kamerayla olan meseleni çöz."

MANKENLİKTEN TV DİZİLERİNE SEZGİN

Yusuf Sezgin Kitabından (Burçak Evren-Ali Sekmeç)

1989’da Yücel Uçanoğlu’nun Suçumuz Kadın Olmak ile Ülkü Erakalın’ın Yılın Kadını filmlerinde oynar. Ayrıca Kanun Savaşçıları ve İnsanlar Yaşadıkça adlı TV dizilerinde oynayan Yusuf’un, 90’lı yılları da sinema oyunculuğu açısından pek verimli geçmez. 1996 yılına kadar yılda bir ya da en fazla dört filmde oynar. Rol aldığı filmlerin çoğu küçük bütçeli, dar kadrolu "B tipi" filmler olur. Sinema ortamının yapısal bir değişim-dönüşüme girmesi, klasik Yeşilçam yapımcı ve yönetmenlerinin değişime ayak uyduramayarak film üretemez konuma gelmeleri, buna karşılık sektörün dışındaki bağımsız kişi ve grupların değişen koşullara uygun filmler üretmeye başlayarak genç kadroları bu alana sokmaları, Yeşilçam’ın tüm alanlarında krizden çok, değişen koşullara uyum sağlayamama sorununu yaratır. Parayı bulan ya da veren klasik yapımcı türünün neredeyse yok olma aşamasına gelmesi, yalnızca oyuncular için değil, deneyimli, emektar ya da Yeşilçam kökenli diğer çalışanlar için bir işsizlik sorunu oluşturur. Bu yönetmen ve oyunculardan bir kısmı sinemada bulamadıklarını ekranlarda gidermeye çalışırken, bir diğer bölümü de sinemadan tümüyle uzaklaşır ya da küçük bütçeli filmlerle daha çok büyük dağıtım işletmelerinin dışında şanslarını ararlar.

Yusuf Sezgin böylesine bir değişim-dönüşüm içinde bir yandan TV dizilerinde oynarken, öbür yandan da "B tipi" filmlerde oyunculuğunu sürdürmeye devam eder.

DOĞAN HIZLAN’IN SEÇTİKLERİ

Kürşat BaşarÇok Güldük, AğlamayalımEverest

Haz: Yakup ÇelikAttilá İlhan KitabıKültür Bakanlığı

Selami Münir YurdatapBinbir Gece MasallarıElips

Margaret AtwoodPenelopiaMerkez Kitap

Thomas MannYusuf ve Kardeşleri (2 Cilt)Hece
Yazarın Tüm Yazıları