Bir ağaçla konuşur musunuz

FERİDUN ANDAÇ’ın deneme türü üzerine sorularını yanıtlarken, Hikmet Birand’ın benim yaşamımda, ruhumda silinmez izler bırakan kitabı Alıç Ağacı ile Sohbetler’i yeniden okudum, kırk yılda eskimediğini, hatta doğaya hoyratça davranışımız yüzünden değerinin daha da arttığını, herkesin okuması gerektiğini düşündüm.

Kimdir Hikmet Birand? 1904 yılında Karaman’da doğdu, İstanbul’da Halkalı Yüksek Ziraat Okulu’nu bitirdi, Almanya’nın Bonn kentinde doktora yaptı, ülkemizde bitki sosyolojisi anabilim dalını kurdu, 1972’de aramızdan ayrıldı.

Seláhattin Özpalabıyıklar’ın Yüz Yıldan Denemeler Antolojisi’ndeki bir cümleye, ömründe tek güzel deneme okumuş olan biri bile katılır:

"Aslında değil deneme yazarı edebiyatçı bile olmadığı halde, değme denemecilere taş çıkartan Hikmet Birand."

Ankara Dikmen’de bir Alıç ağacı ile (Dikmen Alıçı) başlayan sohbet, Türkiye’nin bütün doğal zenginlikleri konusunda bizi düşünmeye çağırır.

"Önsöz"ü hüzünlü, gene de umutlu bir cümleyle bitiriyor Hikmet Birand:

"Anadolu’ya özgü renklerin, özelliklerin yapıcı olan otların, çimenlerin, ağaçların, ormanların tüm bitkilerin yaşayış düzenini, o düzenin bize ettiği iyilikleri anlasınlar, ona karşı davranışlarına saygılı bir çekidüzen versinler ve Anadolu’da şimdi birçokları gibi çırılçıplak olan Çal dağının tepesinde de bir zamanlar bir alıç ağacının yaşadığını hatırlasınlar diye yazdım."

* * *


YALNIZ, doğada tek başına kalmış ağaçlar beni çok etkiler, yalnız insanlardan daha çok. Adeta direncin, her şeye rağmen tek başına yaşamanın şiirini taşırlar.

Mehmet Başaran’ın Türk şiirinin başyapıtlarından biri saydığım Ahlat Ağacı’nın dizelerini okumaya başladım o gün.

Hangi gün?

Çanakkale’ye 18 Mart Üniversitesi’ne söyleşi yapmaya gittiğimde, şair, televizyoncu Ömer Erdem, benimle ilgili çok sevdiğim bir belgesel çekti, yer ararken gördüğüm tek bir ağacın çağrısına dayanamadım, ona doğru yürüdüm, birden yanımda iki kişinin daha varlığını hissettim, Hikmet Birand ve Mehmet Başaran’dı bu iki kişi.

O ağacın altına çöktüm, çekimden sonra gördüm, gerçekten yüz ifadem değişmişti.

Yazımı Ahlat Ağacı’ndan dizelerle bitireceğim:

"Eşin dostun yaşıyor bak bahçelerde

Sen çıplak bir doruğun üzerindesin

Tam rüzgárın engini sardığı yerde

.......

Bakma sana bir ad verdiklerine

Yerle gök arasında bir karaltısın

Ve bütün dünya seni unutmuş

Sanki kim bilecek yaşadığını

Gelmese dallarına birkaç fakir kuş"
Yazarın Tüm Yazıları