Paylaş
Hiçbirimiz bilmediğimiz bir yerde kaybolmuş etrafa yol soran komedi filmlerine konu olacak duruma düşmüyoruz.
Ben her zaman yerli/yabancı şehirleri bir edebiyatçının eşliğinde gezerim. Onların dikkatini çeken hususlar benim için yeterlidir. Zaten öyle kilometrelerce yürüyen biri olmadığım için bu bilgilerin sınırları içinde kalırım.
Saffet Emre Tonguç hem televizyonda izlediğim hem kitaplarını okuduğumu bir kişi. Çünkü işini severek yapıyor, aldığı zevki vermesini biliyor.
Bizim seyahat ekimizde de, gazete ilanlarında da gördüğüm turizm reklamlarında, Türkiye içinde gezme yüzölçümümüz arttı. Uzun tatillerin yanı sıra hafta sonları bile geziler için planlar yapılıyor.
Tonguç’un yeni kitabı Ayrıcalıklı Rotalar - Türkiye*.
İnsan önce yaşadığı kenti tanımalı. Her zaman tanıyabiliriz dediğimiz yerleri ihmal ediyoruz.
Ben bir özeleştiri yapmalıyım. Çok geç geziye başladım. Türkiye’nin birçok kentini kitap fuarları, toplantılar, üniversite konferansları sayesinde tanıdım.
Ferit Edgü, her zaman bana “50 yaşından sonra evinden, çalıştığın yerden çıkmak aklına geldi” der.
Doğrudur. Ama İstanbul’u gezdim, semtlerini teker teker dolaştım. İki yakayı da ihmal etmedim. Binalarını da, camilerini de, kiliselerini de gezdim. İstanbul dışında Osmanlı’nın izini sürdüm. Edirne, Bursa, Amasya bunların başında geliyor.
Kitabın arka kapağında, referans olacak nitelikte bazı övgü yazıları var.
- Ertuğrul Özkök: Saffet, rehber değil yol arkadaşıdır. Onunla bir yeri gezmek, Marco Polo’yla kol kola volta atmaktır.
- Ayşe Arman: Onun gibisi yok. En çok gezen, en çok kitap yazan, en çok ödül alan, en çok tanınan ve en çok çalışan rehber.
- Dr. Mehmet Öz: Saffet Emre Tonguç, muhteşem bir öğretmen, hem bir İstanbul beyefendisi hem de şehrin gönüllü elçisi.
Kitabın ithafını okuyalım: “Bugünümün mimarı annem Leman Tonguç’a...” Saffet Emre Tonguç
*
KİTABIN Önsöz’ünde bakın seçimini nasıl anlatıyor:
“134 ülke, 1500’e yakın şehir gördüm. 32 yıllık bir profesyonel rehber olarak kariyerim boyunca en çok aldığım iki soru: ‘En sevdiğiniz şehir hangisi?’ ve ‘Dünyada yaşamak istediğiniz ülke neresi?’ oldu. Bu sorular nerede ve ne zaman gelirse gelsin şimdiye kadar yanıtım hiç değişmedi: İstanbul ve Türkiye.”
Kitap Adana ile başlıyor. Van’la bitiyor.
Diyelim ki Adana’ya gittiniz: Camisinden kilisesine, çarşısına, köprüsüne, Atatürk Müzesi’ne, Büyük Saat Kulesi’ne, Akyatan Kuş Cenneti’ne, Tekir Yaylası’nda kadar her yeri görebilirsiniz.
Eğer kitapta yer alan 35’e yakın şehre giderseniz bu kitabı yanınıza alın.
Eskiden Türkiye’yi ziyaret eden yabancıların elinde kendi dillerinde rehber kitapları gördüğümde imrenirdim. Şimdi bizim seyahat edebiyatımız da ilerledi.
Her kenti tanıyarak Türkiye’yi bir bütün olarak algılama düzeyine geldik.
Böyle kitaplar sadece oraya turizm amacıyla gidenler için bir başvuru niteliği taşımıyor, orada yaşayanlar için de gerekli bir rehber.
Her kentin yapısı, mimarisi kadar insanını da ihmal etmemek gerekiyor. Onların da özelliği Türkiye insan coğrafyasının çeşitliliğini gösteriyor.
Hiç kuşkusuz Müslüman vatandaşlarımız kadar başka inançta olanları da bu gezide tanıyoruz.
Benim açımdan iki husus önemli: Biri gittiğiniz kentin müzelerini görmek, ikincisi mutfağını tatmak.
*
YAŞADIĞIMIZ ülkeyi tanımak için iyi hazırlanmış bir kitap.
(*) Hürriyet Kitap
Paylaş