Paylaş
Beyoğlu ne olacak? Ama bu kararı verirken kılı kırk yarıp sonra netleştirmeliler...
İstiklal Caddesi ve çevresi, sıra sıra otellerden ibaret bir cadde mi olacak, yoksa kendi kültürel dokusunun içinde yıllardır sahibi olduğu kitapçıların, sergi mekânlarının bulunduğu bir kültür semti mi olacak?
Robinson 389’dan bahsederken, diğer kitabevlerinin de durumunu öğrenmişsinizdir! Galatasaray’daki Arkeopera da yerini terk etmek zorunda kaldı. Aynı cadde üzerinde, ama daha aşağıya, ziyaretçilerinden daha uzağa kaymak zorunda kaldı.
Kültür mekânları yavaş yavaş -belki de büyük bir hızla- o semtten sürülüyor. Kâr hırsı kültürü yok edecek raddeye geldi.
Ben olsam diye lafa başlanır ya, hiç sevmediğim bir konuşma tarzıdır ama, belediye yönetimine bir öneride bulunacağım. Oraya otel yapanlara, cadde üstünde bir kültür durağı oluşturmaları zorunluluğu koymalı. Ya oradaki eski durağı koruyarak ya da başka bir seçenek yaratmalılar. Belediye, bazı binalar onarıp sadece kültür işlerinde kullanmalı. Belediye kimi özel kurumlarla ortaklaşa ‘kültür alanları’ yaratmalı!
Çünkü bir gün gelecek sadece turistlerin dolaştığı, ama görülecek bir yerin olmadığı, kötü turistik hediyelik eşya satan mağazalardan ibaret ve aslında yaşamayan, nefes almayan garip bir semte dönüşecek. Koca bir semti ‘yatakhane’ye çevirmekten başka bir şey değil bu!
Yetkililerin söylediği başka, uygulama başka. Birçok kitapçı han odalarına taşınıyor, çünkü caddedeki kiraları ödeyemiyorlar. Beyoğlu’nun kültürel haritasını Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik’in bilgisi doğrultusunda değiştireceği kanısındayım.
Nezih Başgelen, yıllardır Arkeoloji ve Sanat dergisini çıkarıyor, arkeoloji, sanat tarihi konusunda yayınladıkları sadece Türkiye sınırları içinde kalmıyor, alanında dünyanın da okuduğu, izlediği yayınlara imza atıyorlar. Yerlerinden oldukları için önemli arşiv malzemesini kutular içinde saklıyorlar, yer bulunamazsa çürüyecek. Bunları söylerken ‘tematik yayınevlerinin öneminin’ altını çizmek istiyorum.
***
NEZİH BAŞGELEN’in hepimizin kulak vermesi gereken feryadını size iletiyorum.
“Sayın Hızlan,
İlk kez 1978 Nisan’ında çıkardığımız Arkeoloji ve Sanat Dergisi aralıksız 35 yıldır yayınlanan dünyanın önemli bilimsel periyodiklerinden biri haline geldi. Her sayısı 200 sayfalık bir kitap halinde yayınlanıyor ve tüm dünyadaki ilgili kişi ve kuruluşlara gönderiliyor. Amerika’dan Japonya’ya Frankfurt dahil pek çok kitap fuarında ve bilimsel kongrelerde Türkiye’yi yüz akı yayın projeleriyle temsil ettik.
Önce Beyoğlu’nda editörlük bölümünün olduğu iki katın yer aldığı tarihi bina Rezidans oldu. Kurduğumuz sistematik Türkiye arşivini, kitaplığını ve görsel belleğini kutulayıp depoya kaldırmak zorunda kaldık. İstanbul’da kültür ve sanatın akropolisi sayılan Beyoğlu’nda artık bizim gibi idealist kültür girişimlerine, kitaba ve kitabevlerine yer yok. Beyoğlu’ndaki otelleşme furyası herkes gibi sonunda Arkeopera’yı da yerinden ediyor.
Editörlük bölümünden sonra ülkemizin ve dünyanın arkeoloji alanındaki en eski ve köklü kuruluşlarının ürünlerine yer veren tematik kitabevlerinin başarılı örneği Arkeopera Galatasaray’da bulunduğu binanın otele dönüştürülmek istenmesi nedeniyle bulunduğu yerden çıkmak durumunda. Açtığı sergiler verilen konferanslarla bir kültür kurumu olarak da çok geniş bir kitleye bedelsiz hizmet veren Arkeopera 2000 yılından beri Beyoğlu’na ayrı bir renk katıyordu. Yerli ve yabancı çok geniş bir kitlenin takdirini kazanan Arkeopera pek çok yabancı turizm dergisi tarafından İstanbul’da mutlaka görülmesi gereken yerler arasında gösteriliyordu.”
***
BEYOĞLU’nun kültürel dokusu, mirası, kimliği ortadan kaldırılmamalı! Elbet otel de lazım, ama önce o otele gelecek insanların göreceği şeyleri korumalıyız!
Paylaş