Paylaş
Yoksa hayatınız Tünel-Taksim-Nişantaşı hattında gidip gelmekle mi geçer? O semtler hakkında okuduklarınızla mı yetinirsiniz?
Eski semtlerin en çekici yanı, AVM’lerden uzak, kentin doğal dokusunu görebilmeniz.
Yalnız mimari açıdan değil, insan dokusu da farklıdır.
Cumartesi günü Beyazıt’a çıktım, Süleymaniye Camisi’nin önünden dar sokaklardan geçerek, Sirkeci/Eminönü kalabalığının içine attım kendimi.
Süleymaniye’yi görür görmez, belleğimde Yahya Kemal Beyatlı’nın Nâzım Hikmet’in dizeleri yankılandı.
Bazı eski konaklar restorasyondan geçmiş, çevreye rengini, havasını vermiş. İstanbul’un görülecek yerlerinden biri olan bu semt çok kalabalık, turistler ve gençler ağırlıkta.
Dar sokaklarda ticarethaneler, zücaciye ve her türlü ihtiyacı karşılayacak mallar. Müthiş bir alışveriş.
Buradan her aşağı inişte üniversite yıllarım gelir aklıma.
27 Mayıs 1960’tan önce Marksizm kuramına ait eleştiri ve düşünce kitaplarının Türkçeye çevrilmesi yasak olduğundan Rıza Paşa Yokuşu’ndan aşağıya inerken, sağda Kitab-ı Mukaddes Şirketi, Redhouse’un kitapçı dükkânına uğrardım. Marksist eleştiri üzerine bütün kitapları burada bulur, alırdık.
Aynı sokakta subay elbiselerinin, rütbelerinin satıldığı dükkânlar da vardı.
27 Mayıs 1960 hareketinden sonra, birçok kitap Türkçeye çevrildi, başta Politzer’inki olmak üzere.
Anadolu’nun çeşitli kentlerinden gelenlerin alışveriş mekânı bu dar sokaklardaki dükkânlardır.
Her dükkândan poşetler içinde, büyük kutularla çıkan değişik ülkelerden bir kalabalık göze çarpar.
* * *
EMİNÖNÜ’ne vardığınızda, Yeni Cami’nin bütün
görkemi size İstanbul’da
yaşadığınızı, bir imparatorluktan geldiğinizi hissettirir.
Sizden yem bekleyen güvercinler, merdivenlere oturup etrafı seyredenler, vapura koşanlar, Tahmis Sokak’a yürüyenler.
Kalabalık bir turist kafilesi, tarihi yarımadadaki müzeleri geziyor. Topkapı Sarayı Müzesi, Arkeoloji Müzesi, Türk İslam Eserleri Müzesi, hep sorarım İstanbul’da yaşayanların kaçta kaçı acaba bu müzeleri gezdi?
Anadolu ile alışveriş bağlantısını hâlâ buraları kuruyor. Birçok kitapçı Babıâli’de faaliyette.
Beyoğlu’na, başka alışveriş merkezlerine giden yayınevleri, kitapçılar olsa da burada da gene kitapçılar var. Yeni çıkanlar dışında eski kitapları da burada bulabilirsiniz.
Eminönü’nün Sirkeci sokak arası lokantaları dolu, atıştırma yerleri gittikçe fazlalaşıyor.
Butik kırtasiyecileri geziyorum. Gezenler de bilir ama kırtasiye cumhuriyetinin başkenti hâlâ burası. Cağaloğlu’nun başından Sirkeci’ye doğru inerken, iyi kalemleri, kırtasiye malzemelerini gene burada bulursunuz.
Camekânlardaki sözü de size aktarmalıyım: “Kırtasiye kırtasiyecilerden alınır.”
Yeni Cami’den az çini çalınmadı, bari kalanları koruyalım.
Elbette burada, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Beş Şehir’deki İstanbul’unda Tab’ı Mustafa Efendi’nin bestesi de kulağımda yankılandı.
* * *
BEN bu yazıyı yalnız İstanbul’da yaşayanlar için yazmadım. Yerli-yabancı İstanbul’u ziyaret edenlerin burayı gezmeden İstanbul’u gördük diyemeyecekleri için yazdım.
Önceden bir uyarıda bulunayım, bu semtte magazin dünyasının ünlülerine rastlayamazsınız ama alanının gerçek ünlülerini görebilirsiniz.
Paylaş