Paylaş
Eylülde Sakıp Sabancı Müzesi’nde sergisi açılacak olan Anish Kapoor’un atölye ve stüdyolarını görmek için Londra’ya geldim.
Bir başka yazımda izlenimlerimi, notlarımı size ileteceğim. Otelde kaldığım süitin adını okur okumaz belleğimde Lozan Antlaşması’ndan sayfalar canlandı, çünkü süitin kapısında Lord Curzon yazıyordu. O ad bana İsmet İnönü’nün Curzon karşısında verdiği mücadeleyi anımsattı. Otelimden çıkıp yürüdüğüm yolun adı da Curzon Caddesi’ydi.
Her şehirde yaptığım gibi bir çarşı gezisine çıktım. Tabii ki ağırlık kırtasiyedeydi. Eski kitaplardan yenilerine, eski mücevherlerden bugünkülere kadar mağazalarda sergilenen bir cadde gelenekle modernin bir arada yaşayışının göstergesi. İkisi de estetik tarihinde birbirlerini yok etmeyi değil birbirlerini tamamlamayı seçmişlerdi.
Dostum Prof. Mustafa İsen’in muhafazakâr sanat, kültür konusundaki düşüncelerinin burada uygulanma alanındaki sonuçlarını gördüm. Onu da yeniden Notos’un özel sayısı eşliğinde gündeme getireceğim.
Akşamleyin Saint Martin in the Fields kilisesinde bir konsere gittik. Müzik meraklıları ünlü Academy of Saint Martin in the Fields orkestrasını ve ünlü şefi Sir Neville Mariner’i bilirler. Temmuz, ağustos, eylül aylarında bu kilisede çeşitli topluluklar ve solistler konser veriyor. Saat 19.30’da başlayan konser iki saat sürüyor. Ayrıca öğleyin saat 12.30 ya da 13.00’te piknik adı altında buranın açık mekânında müzik var. Öğle paydosunda ya da öğle tatilinde burada hafif yiyeceklerle hem karnınızı doyurabilirsiniz hem de ruhunuzu.
İkisinin de sanatın insan yaşamına girdiğinde değiştireceği iddiasının örneklerini görüyorum. Akşam bu müzikten sonra evinize daha dinlenmiş, günün dertlerinden arınmış olarak dönersiniz.
Öğleyin ise bu müziğin işinizdeki başarı oranını arttıracağı kanısındayım. Kimlerin bestelerini seslendirdiler? Mozart, Beethoven, Hendel. Orkestra şefi hem sunuculuk yapıyordu hem de orkestrayı yönetiyordu. Ayrıca enstrümanların düzenlenmesi açısından da bazı özgün değişiklikleri gerçekleştirmişti.
Ben İstanbul’daki kutsal mekânlarda da müzik uygulamasını öneririm. İstanbul’un kiliselerinde yazın Batı müziği konserleri verilmesinin dinleyici bulacağı kanısındayım. Camilerin avlularında da teravihten sonra neden dini müzik çalınmasın? Mısır’da Kahire’de Kavalalı Mehmet Ali Paşa Camisi’nin avlusunda Nevzat Atlığ’ın konserini dinlemiştim. Repertuvar da sadece dini eserlerden ibaret değildi.
Önceki yıllarda İKSV’nin Sultanahmet Camisi’nde dini besteler çalınması için başvurduklarını ama buna olumlu cevap alamadıklarını anımsıyorum.
* * *
Londra notları bu yazıyla bitmiyor. Devamı gelecek.
Paylaş