Anılarımda ‘Kelebek’

KELEBEK'in yeniden yayınlanması, o ekin gazetecilik anılarımdaki yerini çağrıştırdı .

Edebiyat yazılarımı Hürriyet'te yayınlanmaya başlamadan önce bir süre Kelebek'te yazdım.

Yazılarımın sayfaya yerleştirilişi sırasında ben de sayfanın başında bulunurdum, pikajlı zamanlarda, yazı ya eksik kalıp tamamlanır ya da atılırdı.

Bu işlemin günü yanlış anımsamıyorsam cumartesiydi, her cumartesi günü eski deyimle mürettiphanede bulunurdum.

Orada yayınlanan kısa ama gerçekten özlü, çok sevdiğim yazılarımın bir bölümünü sonradan ‘‘Günlerde Kalan’’ kitabıma aldım.

O yazılar bir tür edebiyat güncesiydi, kısa konuşmalar da yazımın içinde yer alırdı.

Unutamadığım yazılardan biri de Ahmet Muhip Dıranas'la ilgili olandı.

Türk şiirinin büyük ustalarından Dıranas, çok sonraları şiirlerini kitaplaştırdı.

Bana göre, o zaman Türkiye İş Bankası Yayınları'nın başında şair Ümit Yaşar Oğuzcan olmasaydı, şiirlerini gene de kitaplaştırmazdı.

Kitabının basımı dolayısıyla İstanbul'a gelmiş, o gün başka edebiyatçılarla da birlikte Sultahahmet'teki Kalyon Oteli'nde bir öğle yemeği yemiştik.

‘‘İnce bir muhabbetle’’ diye imzaladığı kitabı; kütüphanemin en sevdiğim kitapları arasındadır.

* * *

KELEBEK jürilerinde de bulundum, ikisini hálá unutamıyorum.

O zamanlar fotoroman modası vardı, Kelebek'in fotoromanlarında da en ünlü oyuncular, en ünlü ses sanatçıları yer alırdı. Fotoromanda rakipsizdi.

Yanlış hatırlamıyorsam, ilk renkli fotoroman da Kelebek'te yayınlanmıştı.

Bir gün, bu fotoromanlar için iki yarışma açılmıştı. Birinde bir jön seçilecek, diğeri yarışmanın başlığı karakter rolü idi.

Jön seçimi için fotoğraf gönderenler, deyim yerindeyse tam kasılmışlardı, baston yutmuş gibi duruyorlardı.

Hiç kuşkusuz, fotoğrafın içindeki birkaç satırlık açıklamada da, arkadaşların ısrarı üzerine yarışmaya katıldığı cümlesi unutulmamıştı.

Karakter rolüne aday olanlar ise bir yere dayanarak, ufuklara bakarak, ya da bir beden hareketi sırasında bu fotoğrafı çektirmişlerdi.

Anlaşılıyordu ki, karakter rolü için olağan bir fotoğraf jüriye bir fikir vermezdi.

İkinci jüri deneyimim ise, İstanbul Boğaz Köprüsü'nün yapıldığı yıl açılan güfte yarışmasıydı.

Benim de bulunduğum jüride kimler vardı?

Artık bizimle birlikte olmayan, anılarda, kitaplarda ve CD'lerde yaşayanlar...

Şair Ümit Yaşar Oğuzcan, şair Metin Eloğlu, Zeki Müren, Münir Nureddin Selçuk.

Bir de Müzeyyen Senar'ı hatırlıyorum. Başka unuttuğum adlar varsa, üzerinden çok yıllar geçmesine ve benim unutkanlığıma verip bağışlasınlar.

* * *

KELEBEK, anılarımı belleğimin derinliklerinden bugüne getirdi.

Ona yayın ailemize hoş geldin, diyorum.
Yazarın Tüm Yazıları