Paylaş
dünyanın çekirdeğini çitleyecekti çocuk
tam o anda közlenmiş kalbini yiyiverdi talmud!..
kalbindeki dikeni çıkaramayan kardeşlerimin
gözyaşlarıyla birleşirse belki bu yangına bir avuç su olur diye
aklıma taş düşeli, saçma/sapan bir çocuk ve filistin yalnız taş duvar olalı
orda, taş döşeli avlumuzda, nablus’ta
çizilmiş bir haritayla dönmesini bekledim babamın; kuyular taş dolalı
oysa, zulme kurulmuş bütün saatler; her şey canevinden vurulmuş
gözyaşlarını bombalıyorlar şimdi
külden kentler içinde çırpınırken anne yürekleri
derme çatma dualarıyla çekip gidiyor çekimser tanrılar
karnında bilyeleri ile çocuk olurum,
sapanımın ucunda metal kuşlar
ütüldüğüm sokakta babam vuruluyor!
bu bendeki son düş onu vurma!
-ey zûlmü çoğaltan yec’uc mec’uc
yalnızlığa tutsak sabi çığlıklar, kandillerde yakılan hıçkırık
ebabil kuşlarına dönüşürse bu huruç
çatlayan kan taşına nasıl ve kimle yaklaşır
esmer teniyle vahşi bir suç
“oku, yaradan rabbinin adıyla oku”
zulmetin kabuğunu kır
kalbini kûh-i nurla d’oku
Allah'ım, sen filistinli çocuğu
taşlarını ve sapanını koru
taşlar azizdir, sapan özgürlüktür, cennet yakındır anne gibi
-korkma, annen yanında yatıyor
uyuyor, ama taşlar uykusuz
kırmızı bulutlar geçiyor bak
son kez gördüğün bir oyuncak sana doğru geliyor: israil malı!
ve bir parça kan düşüyor yere, nice yaraların hüznüyle yoğrulmuş...
kara bir bulut, ıssız bir gece... bir umut, o kanla çocukların gözlerinde...
akıp giden kan sanmayın, sizin gördüğünüz kırmızı
bir devrin utancıdır riyakâr yüzlerde.
akıp giden kan sanmayın, kan da susar
bir çocuğun susuşudur, sustukça çoğalan utanç...
akıp giden kan sanmayın, kan susmayacaktır
bir çocuğun susmasıdır tarihinizdeki utanç
sen susunca askıya alır birileri senin yerine senin düşlerini
bak! yine bozuk çalıyor plak ortadoğu alevlerinden:
seni şeytanın dölü, seni belâ kumkuması
ölüm ele geçiriyor gök gözlü gazze çocuklarının yüzünü
- bana bak! robert gates, hillary clinton,
barack obama dahil bu amerika cahil
bu boktan abin, ya silah ya havyar
başka şey öğretmemiş sana israil
hançer denenir; en iyi benim kanımla
hançer bilenir; en iyi benim sevdamla
hançer sınanır; en iyi benimle
hançeri kanatır; en çok benim acım…
füze curnataları kuşların yerinde
saçaklar huzursuz saçaklar susamış
birikmeye korkuyor yağmur
çekiştiriyor akdeniz’i palmiyeler nara
tuzu gördükçe yara bağlıyor karalar
çocuklar neden yere düşmüş kırmızı bir gök
neden çatırdayan tuz kadın erkek, patlayan toprak
bir hınçlı köstebek! hangi kuyulardan çekiyor gücünü de
unutmayı seçiyor onun için su dağları yaratan iyiliği
tarihin hangi dibine atmış kalbinin gözlerini?
her fidan kırıldıkça bin mısra kanamakta
kan kalabalığı aklımızın çukurunda ölmeye büyümüş bir hayret...
filistinli çocuk masum israilli olan da
büyümesin çocuklar bir gazze olacaksa
iy'ettim; bush'un kafasına / bin tane pabuç attım.
fakat çaresiz - / kılıyor beni / gazze / orda ölüyor / torunum.
bir yardım umar babası duymaz mı kimsecikler
hani kuşlar hani bulutlar koptu uçurtmanın ipi
altı yaşında halid velvil, kanlar içinde gömleği
gazze'de, top oynuyor askerler!
çocuklar kanıyor; ah çocuklar! vah çocuklar!
papatyalar umursamaz küçük bombaları
bir çocuk her zaman büyüktür bir devletten
bu zulüm karşısında bir şairin çığlıklarında
mezarlara mevzilenir aşk'ın
aşk'ın ölüm askerleri...
dünya vurgunu gözleri
yok hükmünde mi olacak onların,
onlarsız mı vuracak yeryüzüne yıldızların ışığı,
ılık tıpırtısı güz yağmurlarının.
güneş pas tuttu; farkında mı göğün yüzü
sekiz başlı dragonun gettosunda
yaşadılar hem diri, hem ölü
ah... daha çok alanımız olsa keşke sözcüklerden
(bir çiçek görsem
aklım dolu çocuk olur akşam
çöker karanlığa örtülü büvelek mahkumları
çirkin bir buluttur korkuya ihanet...)
ahtapot kolları yırttı karanlığı
barutla iftar etti emzikli anneler
ana sütüne bulanmış son nefesler
bir kanlı kundak içinde düştü istanbul’un kalbine
bebek kanı göğe akar, bebek kanı intikam kokar
amma, değmeden karnımıza bıçağın ucu
ve göğümüz kızarmadan dehşetin nefesiyle
daha nice daha nice daha nice susacağız!
yeter! gazze yaralı bir kuş, göğsümden kalkan
taş olsun çocuk; duyarsız yürekler sapanına
al benim esnekliğimi de kat, fırlat fırlatabildiğin kadar
acının ince yollarını, özgürlüğe...
bir sabahlık gibi uyanmadı hiç, motaz uda
ve çok çocuk, çok çocuk...
- arabım... boylu boyunca uzanan ölünü seviyorlar yalnızca
esmer bir çocuk gül gibi parıldayan yarasıyla düşüyor toprağa
en anlamlı taş, şiirdeki değil, elindekiydi çocuk...
kandan koyudur merhametin alnındaki kir
gözleri bağlı değil, kör; bağa muhtaçsa bekir...
çocuk katillerinin yarattığı tufan
alnının çatına yazıldı uygarlığın!
bu hangi hayvan? bu hangi hayvan?
çocuk salkımlarını toplamaz insan olan
ben, bir afgan, bir ıraklı; filistinli bir anne…
çocuğumu öldürürler; tanrı esirgemez; niye?
akdeniz yürüsün kızıldeniz kan revan basra yaralı
tanrılar ırmaklar kucaklasın gül yüzlü çocukları
kanlı ellerin yaşamdan kopardığı
bir çocuğum şimdi gazza'de
bir kuşa kaptırdım kalbimin bir ucunu
bir ucu bende kaldı kuş uçtu gitti ta uzaklara
şaşılacak şey kalbimin bende kalan ucuyla
bir gökkuşağı kuruldu aramızda gazze'deki çocuklarla
bir sabah, küle bulanmış gazze'de
namlunun ucunda göveriyor kan çiçeği
damağın pembe şekerindeki sevinç
çocuklar, mavi ve sürgün, gül yanığı
filistin güz yaprakları gibi,
adı eksik çocuklardı / tamam iken sığ soluk...
ayakların arasında hışırtıyla ezildi.
havada kaybolmuş çocuk kokusu
ince beden / tenleri / örter ama, kocaman-
kundak diye bildiği / anne sütü toprağı!
çocuk ol bakalım sen de gazze’de
çocuk olabilecek misin ey moşe
yazılan yazılardan alınan azıklardan boyanan bir gül
bir gül kalkıyor şimdi ortadoğu’nun kalbinden
gelin tellerinden taşan sevinç olmasın çocuklar ölecekse
orada, parçalanmış bir zıbında doğmalı insanlık bir daha
ruhumu mülkün arsızları kuşattı.
dinmiyor dalgın nüshalarda çölün kanaması!
babaların kolları kısa kalmış
çocukların üstünü örtememiş anneler
- kundağımı bozdum! dilimi koydum dişlerimin yerine!
kevgirler mi, en dolu yanlarım!
her defasında kışkırtılmış soğanlar bıraktım kapılarına!
ölelim! ve bitsin bu karahummalı hayat
gazze'nin tayları kırılıyor bir bir; bir ananın emzirdiği çocuk
vatan adına sırtından bıçaklarken bir başka ananın çocuğunu
ve masumların gözyaşı üzerine kurulmuş uygarlığımız
dalgalanırken bayrak niyetine
babalar, kahraman yetiştirdik diye öğünecekler.
seni sevmiyorum beyaz insan!
karalara büsbütün boyanmışlığım bundan...
kan olmasın diye bütün kelimelerin altında
vicdanımı ve namusumu bağlıyorum gazze’deki çocuğun gözyaşlarına
yine Kerbela, yine matem, çocuklar şehit
yetiş Hazreti Şah’ım yetiş eyle niyaz
zalimin her yerde adı yezit, kavmi yezit
Gazze yanık, Gazze susuz, Gazze avaz avaz
- o bıçağı saplayacağım yüreğime
yitireceğim hiçbir şey yok
düşlerimi yanıma aldım, değişimin mahşerine
ya insan kalmak ya da onursuz bir dünya!
Etkinlikte,63 şairin ortaklaşa yazdığı “Gazze Avazı” okunduktan sonra Ataol Behramoğlu, Sennur Sezer, Gülseli İnal, Haydar Ergülen, Tarık Günersel, Sezai Sarıoğlu, Ömer Erdem, k. İskender, Nevzat Çelik, Leyla Şahin, Mehrizat, Halil İbrahim Özcan, Tevfik Taş, Nurullah Can ve Alper Çeker birer şiir okuyacak, Filistinli şairlerden şiirler seslendirilecek.
Paylaş