BUGÜNKÜ yazımı Almanya üzerine gelişmelere ayırdım: Almanya üzerine yazdıklarımı değerlendiren, düşüncelerini yansıtan okurlarımın e-posta ile gönderdikleri yorumlardan bir seçme yaptım. TRT’de yayınlanmaya başlayan 600 Yıllık Bir Gizemin Öyküsü Almanya’da Türk İzleri’ni seyrettim. Yunus Emre Kültür Merkezi’nin en yakın zamanda açılacağı bilgisini sizlere ileteceğim.
* * *
600 Yıllık Bir Gizemin Öyküsü Almanya’da Türk İzleri, Türklerin Almanya’ya işçi göçünden önce de gittiklerini, savaşlarda esir düşenlerin orada çalıştıklarını ya da vaftiz edilip din değiştirerek çalıştıklarını anlatıyor, bu dizinin tamamını gördükten sonra, üzerinde tekrar durup yazacağım.
Şimdiki bölümden edindiğim kanaat, işbirliğinin ve Almanya-Türkiye ilişkisinin geçirdiği aşamaları yansıtarak, bugüne bakışa tarihi bir perspektif kazandırmak.
Almanya’da Türk İzleri’ni seyredin, onu istediğiniz gibi yorumlayabilir, karşı düşünceler ileri sürebilirsiniz, hatta tespitleri kabul etmeyebilirsiniz. Ama gene de size bir değerlendirme malzemesi sunuyor.
* * *
YUNUS Emre Vakfı Genel Müdürü Prof. Dr. Ali Fuat Bilkan bana gönderdiği açıklamada hem Yunus Emre Kültür Enstitüleri hakkında bilgi veriyor hem de Yunus Emre Türk Kültür Merkezleri’nin yakın zamanda açılacağını müjdeliyor:
"Yunus Emre Vakfı, 18 Mayıs 2007 tarihinde 5653 numaralı kanunla kurulmuştur. 2008 yılında teşkilat şeması oluşturulan ve iç mevzuatları tamamlanan vakfın genel müdürlüğüne, TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Fuat Bilkan atanmıştır.
Vakfın görevleri, Türkiye’yi, kültürel mirasını, Türk dilini, kültürünü ve sanatını tanıtmak, Türkiye’nin diğer ülkeler ile dostluğunu geliştirmek, kültürel alışverişini artırmak, bununla ilgili yurtiçi ve yurtdışındaki bilgi ve belgeleri dünyanın istifadesine sunmak, Türk dili, kültürü ve sanatı alanlarında eğitim almak isteyenlere yurtdışında hizmet vermek, Türkiye’de Yunus Emre Araştırma Enstitüsü ve yurtdışında Yunus Emre Türk Kültür Merkezleri açmak olarak belirlenmiştir.
Vakıf yönetimi, Dışişleri, Milli Eğitim ve Kültür ve Turizm Bakanlıkları ile TİKA’nın yurtdışındaki kültür merkezlerini devralmak için çalışmalarını sürdürmektedir. Bu çerçevede ilk olarak Almanya’da Berlin, Köln, Hanofer ve Stutgart’taki merkezlerin devri gündeme gelmiştir. Bin kitaptan oluşan ’Türk Eserleri Kitaplığı’nın da kurulacağı Yunus Emre Türk Kültür Merkezleri, ilgili ülkelerde faaliyet gösteren Türk derneklerinin kültür ve sanat etkinlikleri ile STK’ların bu yöndeki çalışmalarına da proje destekleri verebilecek ve iki ülke arasındaki kültürel ilişkilerin gelişmesine katkıda bulunacaktır.
Prof. Dr. Ali Fuat Bilkan, Yunus Emre Vakfı Genel Müdürü."
* * *
E-POSTALARDA dikkatimi çeken, Almanya’da yaşayan birçok okurumun, uyum konusunda Türklere eleştirel yaklaşımları. Bazı e-postaları yerim oranında yansıtıyorum.
Vedat Ali Aydın’ın görüşü: "Frankfurt Kitap Fuarı’nın olumlu etkileri olmak bir tarafa, etkileri olumsuz olmuştur. Fuarın Türkiye’ye ayrılan bölümüne kaç Alman gelmiştir? Türkler, Türk standını ziyaret ettiler, zaten Almanların bu standa ilgisi yoktu.
Celádet Moralıgil’in görüşü: "Türk cemaatinin ve Ankara destekli kuruluş olan DITIB’in dev camiler için ne kadar para harcadığını ve -Köln Ehrenfeld için planlananda olduğu gibi- harcamaya hazır olduğunu biliyor musunuz?.."
Bu konudaki çalışmalarıyla tanınan Mesut Ilgım’ın verdiği bilgilere dikkati çekiyorum: "Ta 1916’da her iki ülkede ’Türk-Alman Dostluk Yurdu’ adlı bir proje yarışması yapılmış. Her iki ülkede, mütekabil ülkenin kültür sorunlarının tartışılacağı, kültür miraslarının değerlendirilip arşivleneceği iki merkez tasarımı planlanmıştı.
Özgür Karatekin’in olaya bakışı şöyle: Birçok Alman, Türklerin Alman kültürüne asimile olmaktansa neden kendi kültürlerine bağlı kalmakta ısrar ettiğini anlamakta çok zorlanıyor.
Mehmet Yenal’ın tespiti: "Türklerin Alman toplumuna uyum sağlamadıkları ve sağlamak istemedikleri ortada."
Fuat Conkman, olaya kültürel açıdan bakıyor: "Orhan Pamuk Nobel kazandığının akabinde tüm o büyük kitapçılarda, alışveriş mağazalarının kitap reyonlarında kocaman kocaman stantlar, vitrinler, Pamuk’un kitapları ile dolmuştu. Benim tedavim ile uğraşan iki Alman doktordan da hemen Pamuk’un kitaplarını okumaya başladıklarını dinledim. Hele bana ’Orhan Pamuk ile aynı ülkeden olmanızla ne kadar övünseniz azdır’ diye iltifatta bulunmaları da çok sevindirici idi."
İhsan Barın içinse önemli olan: "Ülkenin bu enstitülerde Türkiye’nin taşra milliyetçiliğini aşabilen, uluslararası düzeyde gerçek bir kültür hizmetini sağlayıp sağlayamayacağı."
İlker İnam’ın tespiti: Türkiye’de araştırma görevlisi olarak çalışıyorum, 6 aydır görevli olarak Almanya’da bulunuyorum. Bazı çevreleri kızdıracak ama Orhan Pamuk’u okumayan Alman yok."
* * *
SANIRIM bu tartışma hepimizin zihninde hep yankılanacak.