DAHİLERİN tek amacı, bence, bilineni değiştirmek, insan yaşamını çeşitlendirmek, aklın yüceliğine, yaratıcılığın büyüsüne insanoğlunun tapmasını sağlamaktır.
Akıl Oyunları'nı (A Beautiful Mind) okurken, akıl hastası sandıklarımızın, akıllı görünenlerle nasıl dalga geçtiklerini gördüm.
Akıl Oyunları, matematik dehası John Forbes Nash, Jr.'un yaşam öyküsü.
O kadar mı? Hayır.
Bir kişinin ekseninde bütün matematikçilerin dünyası, matematikçi cemaatinin birbiriyle ilişkileri, acımasızlıkla sertleşen meslek rekabeti, duygunun, mantığın hem bir arada, hem ayrı yaşama arzularının çarpışması.
Nash acaba insanları şaşırtmak mı isitiyordu, yoksa olağan yaşamının onlara aykırı gelişinden mi kaynaklanıyordu.
Bilmem bunu bir matematikçi çözebilir mi?
Ünlü matematikçi Mikhail Gromow'a göre, ‘‘Yüzyılın son yarısındaki en önemli matematikçi’’ydi.
Nasar'ın onun hakkındaki en çarpıcı kişilik notu:
‘‘Hemen hemen her zaman sadece düşünerek çalışır, genellikle yürürken Bach'tan bir şeyler mırıldanırdı.’’
Arkadaşlarına göre nasıl biriydi?
‘‘Son derece tuhaf, soğuk, kendini beğenmiş, tepkisiz, tarafsız, acayip, münzevi, garip.’’
Akıl Oyunları kitabında ilerledikçe, söylenenlerin doğruluğuna katılacaksınız ama yaratıcı dehanın özelliklerinin de burada özetlendiğini zihninizin bir köşesinden geçireceksiniz.
Kafasında hep büyük problemler vardı ama bunlara cevabı gündelik hayatın küçük olayları içinde arıyorlardı.
Akıl Oyunları'nda belki ad çokluğundan, matematik teoremlerinden sıkılabilirim diye düşünmeyiniz, hepsinin aslında bizi etkileyen çalışmalar olduğunu öğrendiğinizde, kitabı seveceksiniz.
Tabii yalnız matematik ve matematikçiler üzerine değil kitap.
Onların dünyasındaki kıskançlıkları, birbirini yok etmek için kurdukları hesapları, elbette cinselliğin yaşamlarındaki yüksek orandaki payını okurken, bir serüven romanı tadını alabilirsiniz.
Nash'in filmde görülmeyen eşcinsel eğilimlerinin epey ağır bastığını, kitabı okuyanlar öğrenecek. Meslektaşlarıyla yaşadıkları eşcinsel ilişkiler, belki de aynı dünyayı paylaşan insanların bu alanda da birbirlerine yakınlaşması olarak açıklanabilir. Ona arkadaşları homo ya da Nash-Mo demeye başlamışlardı.
Mesleğinin zirvesindeyken şizofreni olmasını, yaratıcılıktaki bir başka öteye geçiş olup olmadığını tartışanlar çoğunlukta.
Otuz yaşındayken paranoit şizofreninin ilk belirtilerini göstermişti.
O bir matematikçiydi ama oyunlar kuramı ile ekonominin eski kurallarını değiştirerek Nobel Ekonomi Ödülü'nü kazandı.
Nash'in çevresine karşı acımasız alaycılığı, küçümsemeden hor görmeye kadar değişik ıskaladaki davranışı, hem yalnızlıktan hem de hastalıktan, hiç kuşkusuz asıl üstün zekálılıktan kaynaklanıyordu.
Nash'ın çoğunlukla dehaların yaşadığı trajik yaşamının içinde, zamanın Amerika'sını, siyaseti, atom bombasının icadını, üniversitelerin yükseliş serüvenlerini, kuramlarla uygulamanın flörtünü de bulacaksınız.
Edward Gibbon'un sözü Nash'inkine ne kadar uyuyordu:
‘‘Sohbet bilgiyi artırır, fakat dáhilerin okulu yalnızlıktır.’’
Oyunlar Kuramı, sosyal bilimlere, askeriyeye, ekonomiye uygulanarak yaygınlık kazandı.
Von Neumann ile Morgenstern'in yazdığı Oyunlar Kuramı ve İktisadi Davranış (The Theory of Games and Ecomomic Behavior) bir devrimi ilán ediyordu.
Nash'in Pazarlık Problemi yazısı, ekonominin kurallarını değiştiriyordu.
Akıl Oyunları'nın hoşuma giden yönü, savaşların en kalitelisinin Zeká Savaşları'nın yazıldığı bir kitap olmasıdır.
Bütün bu yıldızlar savaşında hiç kuşkusuz McCarthy Kábusu da okura yeterince hissettiriliyor.
Bazı arkadaşlarına mektup yazarken Yahudi çocuk hitabını kullanıyor.
Nash'in hastane günlerinin de öyküsü, onun kişiliğinin tamamlanması için gerekli bilgileri veriyor.
Akıl Oyunları'nı okurken, delilik ile deha arasındaki gelgitleri düşündüm.
Lisede yakındığım matematiğin önemini bu kitaptan öğrendim.