Ahmet Haşim’i zorunlu müfredat programı dışında keşfediyoruz
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Cumhuriyet şiirinin yenilikçi adlarını, şimdiye kadar ancak okul kitaplarında okuduk. Zorunlu müfredat programı gereğiydi bu okumalar. Onların, edebiyat zevkimiz skalasındaki yerleri çok azdı.
Hiç kuşkusuz bu adların başında Ahmet Haşim gelir.
Yenilikçi şiirin bir diğer önemli adı Yahya Kemal Beyatlı’ya gösterilen itibar nedense ondan esirgenmiştir.
Ahmet Haşim hakkında çıkan kitapların sayısını, onunla ilgili yapılan sempozyumları hatırlarsak, yaptığımız karşılaştırmanın onun aleyhinde sonuçlandığını görürüz.
Yayın dünyasında Ahmet Haşim kitapları, şiirlerinden, denemelerinden, düzyazılarından seçmeler gittikçe artacak.
Çünkü ölümünün üzerinden (1933) 71 yıl geçtiğinden, kitapları telif dışında kaldı.
Daha birkaç yayınevi 2005’te onun kitaplarını yayınlayacaklar.
Ahmet Haşim’in şiirlerini, düzyazılarını toplayan iki yeni kitap yayınlandı.
Ahmet Haşim - Bütün Kitapları, yayına hazırlayan Raşit Çavaş; diğeri de şair Cevat Çapan’ın Savrulmada Gül başlığı altındaki seçme şiirler.
Buna Mahir Ünlü’nün sadeleştirdiği Ahmet Haşim - Düzyazıları kitabını da ekleyebilirsiniz.
Ne var ki, Ahmet Haşim’in Bütün Şiirleri’ni, kitaplara girmemiş şiirlerini, düzyazılarını okumak istiyorsanız, size salık vereceğim kaynak; dört ciltten oluşan İnci Enginün-Zeynep Kerman’ın hazırladıkları Bütün Eserleri’dir.
Raşit Çavaş’ın yayına hazırladığı kitabın ve İnci Enginün-Zeynep Kerman’ın hazırladıkları bütün şiirleri kitabında Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Alp Dağlarından başlıklı mukaddimesindeki ifadeler şöyle:
‘Şair, senin kitabın bana, böyle bir anda geldi. Bu kitabın başında gafillere, şiirin ne olduğunu anlatmak istiyorsun!
Ne beyhude zahmet! Sana bahsettiğim bu deruni erganunu ömürlerinde bir kerrecik işitmemiş olanlara şiiri tarif etmenin imkánı var mıdır? Göl Saatleri şairi, küçük Piyale’sini çok iyi bir tesadüf eseri olarak, bize, tam Mallarme sarhoşluğunun tazelendiği bir anda uzattı.’
Cevat Çapan’ın Savrulmada Gül seçmelerinin başındaki yazıda ise şairin yeri şöyle belirlenmektedir:
‘Yahya Kemal divan şiirinin biçimlerini sürdürdüğü Eski Şiirin Rüzgárıyla’daki şiirleriyle gelenekçi, Kendi Gök Kubbemiz’de de yaşadığı dönemi yansıtan şiirleriyle modern bir şair olarak geçmişle gelecek arasında bir köprü kurmuş, Ahmet Haşim ise Göl Saatleri (1921) ve Piyale (1926) adlı kitaplarında topladığı sınırlı sayıdaki şiirleriyle bireysel yaşantının izlerini derinlemesine ele alan bir imge zenginliğiyle gelecek kuşak şairleri için yeni ufuklar açan özgün bir şiir dili yaratmıştır.’
OKURKEN YANINDA SÖZLÜK LAZIM
Ahmet Haşim’in eserleri, edebi yönü hakkında yazılanlarla ilgili geniş bir çalışma yapacaklar, şairi şiirleri ve düzyazısıyla öğrenmek isteyenler Ahmet Haşim, Bütün Şiirleri’nde (1.cilt) İnci Enginün’ün Ahmet Haşim ve Eserleri adlı Giriş yazısını mutlaka okumalıdır.
Ahmet Haşim’in Bütün Eserleri’nin tekrar gündeme gelmesi, okunması önemli bir başlangıç olsun dilerim.
Aynı, Batı’da olduğu gibi çeşitli nedenlerle, yazarlar, şairler gündeme gelir/getirilir, genç kuşaklar da onu öğrenir. Şairi öğrendikçe seveceklerinden de kuşkum yok.
Ancak, Ahmet Haşim’i bugün inceleyecekler, onun metinlerine birkaç açıdan bakmalıdır.
Bunları sıralayacak olursak, Batı etkisi altında, döneminin önemli Fransız şairleriyle olan bağlantıları, Türk yenilikçi şiiri içindeki yeri, ondan sonraki kuşakları etkileme oranı.
Ben sanıyorum ki, bu üç başlık altındaki incelemelerle onun şiirinin değeri daha çok anlaşılacaktır.
Batı’da doğum, ölüm yıldönümleriyle edebiyat ortamında yeniden okurların önüne sürülen edebiyatçıların, bizdeki gerekçesi edebiyat dışı olsa da -telif hakkı süresi dolduğu için- gene de yararlıdır.
Gelelim şiirlerin bugünkü kuşak tarafından anlaşılmasına.
Raşit Çavaş, yazım düzeltmeleri dışında metinlerin diline dokunmamış, olduğu gibi bırakmış.
Cevat Çapan’ın Savrulmada Gül seçmelerinde; Çapan şiirlerin altına bir sözlük koymuş. Ben de bu metinleri yayınlayanların -genç okuru düşünerek- bir sözlük koyma gerekir düşüncesindeyim.
Cevat Çapan iyi yapmış. Zaten özgün dilde onun şiirleri var.
Genç kuşakları, şairleri etkilemesi, onların şiir kuramlarının oluşmasında Ahmet Haşim’in özellikle İkinci Yeni’yi büyük ölçüde yönlendirdiği kanısındayım.
İmge yapısı açısından, Türk şairleri ondan epeyce ders almışlardır.
ÖĞRENCİLER SADELEŞEN DÜZYAZILARI ANLIYOR
Mahir Ünlü’nün, Ahmet Haşim’in düzyazılarını sadeleştirerek yayınlaması, şairin az bilinen metinlerinin öğrencilerce anlaşılmasının sağlanmasında önemli bir çabadır.
Şairin çok anılan mısralarından biri de; ‘Meláli anlamayan nesle áşiná değiliz’dir, bu kuşaklar arası kavramlara bakış konusunda önemli bir saptamadır benim için, çünkü gerçekten kuşaklar arasında aynı kavramlara bakış farklıdır ve bu da anlaşmazlık sorunsalını doğurur.
Haşim’in yeri için en doğru yargılardan birini de Tanpınar vermiş:
‘Piyale ve Şi’r-i kamer şairinin büyük tesirleri oldu. İlk yazılarımızı onun etrafında yazdık. Onun içi Haşim’e borçlu olduğumuz şeylerin tam bir muhasebesini yapamayız’
Nurullah Ataç’ın Ahmet Haşim yazısı olağanüstü lezzettedir.
İroninin tadını da Haşim’i Yermişim’de bulacaksınız.
İyi bir şairi, yeniden okuma tutkusuyla her şeyi bir yazıya sığdırmaya çalıştım.
Türk şiirinin gerçekten büyük bir şairini yeniden okuyun.
HAŞİM’İ YERMİŞİM (Nurullah Ataç)
Ahmet Haşim’i sağlığında överken ölümünden sonra yermişim, ‘aleyhinde bulunmuşum’... On bir yıldır bunu o kadar söylediler, o kadar yazdılar ki hani benim bile acaba mı diyesim geliyor. (...) Tá başından başlayayım. Haşim öldü, Kadıköy’ünden aldık, Eyüpsultan’a götürdük. Edebiyat, şu en kötü mánásıyla edebiyat, daha o sabahtan başlamıştı.(...) Haşim’in mezarı başında büyük nutukları dinledik, bir iki gün sonra üniversitenin büyük konferans salonunda bir toplantı oldu.
(...) Yüksek Muallim Mektebi’ne Zeynep Hanım Konağı’na gittik. Salona girdik, masa üzerinde bir lamba, bir da saksı içinde bir demet karanfil, Haşim’in ‘Karanfil’ şiirini düşünmüşler de onun için koymuşlar. ‘Karanfil şairi’ demek ne ince, ne duygulu bir buluş değil mi? Allah ıslah etsin... Herkes sırayla bir şeyler söyledi, edebiyatını yaptı. Benim sıram geldi.
Karanfilleri uzağa itip iskemleye öyle oturdum. Sonra dedim ki: ‘Haşim’i çok severdim; zamanımızın en iyi şairlerinden biri sayarım. Ama bu akşam çok bir şey söyleyemeyeceğim, kederimden değil, hazırlanmadım da ondan.
(...) Haşim, şiirin sanatın hayata karışmamasını, hayattan uzak olmasın isteyen adamlardandı. Firenklerin: ‘Fildişi kuleye kapanıyor’ dedikleri şairlerdendi. Bir zamanlar ben de onun gibi fildişi kule’ye taraftardım. Ama bugün dünya karıştı; eski düzen çöküyor, yerine yenisi kuruluyor. Böyle zamanda kimse fildişi kule’de kalamaz. Bunu isteyenler de sokağa inmek, düşündükleri, inandıkları şeyler uğruna çarpışmak zorundadır’
İşte böyle şeyler söyledim. Bunları söylerken Haşim’i yermek, kötülemek aklımdan bile geçmedi. Gerçi ben o akşam yerdim, yerdim ama başka kimseleri yerdim.