Paylaş
AĞRI DAĞI'nda 6 Mayıs'ta Uçurtma Şenliği düzenlenmiş.
Iğdır Valisi Mustafa Tamer, şenliğin amacının Ağrı Dağı'nı turizme kazandırmak olduğunu söylemiş.
2500 rakımlı Korhan Yaylası'nda, demek ki o gün çocuk çığlıkları arasında gökyüzü renklenecek ve şenlenecek. Maviye gökkuşağının geri kalan bütün renkleri arkadaşlık edecek.
Çocukların aracılığıyla da olsa, belki büyükler de mutlu bir gün yaşama fırsatı bulacaklar. Çocuklar uçurtmalarını toplarken, ‘‘Gökyüzü Mavi Kaldı’’ deyip evlerine ve düşlerine dönecekler.
İçimdeki muzip çocuk yaşadığından, çocukları mutlu eden her şeyden payıma küçük bir hisse düşer.
Büyük gibi davranmayı bıraktığımız günlerde kendi benliğimizin sesi, bütün detone sesleri bastırır.
Çocukluğumda iyi bir uçurtmacı değildim, başkalarının uçurtmalarının kuyruklarının gökte nazlı nazlı dalgalanışını kenardan imrenerek seyrederdim.
Hele uçurtma yapanlara yaratıcı gözüyle bakardım. Uçurtma çıtalarını alırlar, káğıdı zamklarlar ve uçurtmalarını salıverirler göğe.
Çomağa sarılı koca ip yumağını elinde tutan arkadaşlarımın yaptığını yapabilmek için annem ve teyzelerim bana büyük uçurtmalar yaptırırlardı, ama onlar gibi havalandıramazdım.
Gene de en büyük uçurtma benimki diye övünürdüm.
Uçurtma, özgürlüğün, göklere yükselişin simgesi midir?
Edebiyata da girmiş, orada da maviliklerde dalgalanmayı sürdürmüş.
Deniz Karukullukçu, ‘‘Hayat Bir Uçurtma Olsa’’ diyor.
Mehmet Güler'in ‘‘Uçurtmam Bulutlardan Yüce’’ sözü nasıl da bir adla, bir cümle ile insanın önünde sonsuz bir özgürlük ufku açıyor.
* * *
ELEKTRİK, telgraf tellerine takılıp kalmış uçurtmalar bana hüzün verirdi.
Bunca emeğin, hevesin bir anda yok oluşunu anımsattığından mı, yoksa kırılmış duygulara beni sürüklediğinden mi?
Kuyrukları rüzgárda sallanır durur, sanki göğe yükselemeyen yavru kuşların kábusunu duyar, yüreğim sıkışırdı.
Uçurtma göğe yükselirken, insanın ruhunda yarattığı ferahlığı anlamak için belki büyümek gerekiyor.
Kapalı kapılar ardında uçurtma ne ifade eder sizin için?..
Mahkûm annesinin yanındaki küçük çocuk uçurtmaya bakarken kimbilir neleri hayal ediyordu.
Feride Çiçekoğlu'nun yazdığı Uçurtmayı Vurmasınlar'ı okurken de, Tunç Başaran'ın filmini seyrederken de, ilk kez uçurtma trajik bir çağrışım boyutu kazandı bende.
Şimdi büyük şehirlerin azalan çayırlarında uçurtmalara rastlamıyorum.
Telgraf telleri kalktığından uçurtmaların ölümüne tanık olamıyorum.
* * *
HÜSEYİN ELÇİ'nin ‘‘Kalbimin Uçurtmaları Yaralıdır Şimdi’’sinden birkaç dize yazımı noktalayacak:
‘‘Soğuk ölümlerin sayısız takviminde/Alaza tutulmak/Umutları lekeliyor giderek/Peki gerçeğim nereye/Böyle kanamak nereye/Bütün çınarlarım vuruluyor/Çınarlarım nereye/Yağmur yağarsa kuşlar susarmış/Kurşun yağarsa dilim susar mı/Artık/Kalbimin bütün uçurtmaları yaralıdır şimdi.’’
Paylaş