Paylaş
Osmanlı’dan bu yana Türkiye’de özellikle İstanbul’da çıkan mizah dergilerini varaklarsanız siyasi tarihimizin hem güldüren hem ağlatan panosunu çizebilirsiniz.
Mizah her zaman yazarına bela getirmiştir, çünkü mizahın vurduğu yerde biten güllerin dikeni, insanı rahat bırakmaz. Türkiye’de mizah dergisi çıkaranlar, o dergilerde yazanlar, ilk günden bugüne bunun bedelini ödemişlerdir.
Gerçekten de Sabahattin Ali’den Aziz Nesin’e, Musa Kart’a kadar mizahın ustaları bizi güldürdükleri, düşündürdükleri için hükümetler bizi güldürenlerin anasını ağlatmayı görev bilmiştir. Merve Ünver’in hazırladığı ‘İstanbul’un 100 Mizah Dergisi’ni okurken, en çok dikkatimi çeken ilk sayfalardaki yazılar oldu. 100 derginin son yazısı, 1956’da yayımlanan ‘Dolmuş’ dergisi. Terakki ile başlayan kitap ‘Dolmuş’la bitiyor. Başka bir araştırmacı da bu tarihten sonra çıkan dergileri incelemeli, özellikle Oğuz Aral’ın çıkardığı ‘Gırgır’ dergisine özel bir bölüm ayırmalıdır. Bugün de mizah dergileri eleştirel tavırlarıyla okur bulmaktadır. Merve Ünver’in ‘Giriş’ yazısı bir alıntıyla başlıyor: “Mizah bir toplumda insanın taşıyabileceği en iyi elbisedir.” Söz William Makepeace Thackeray’e ait. Ünver şunları söylüyor: “İstanbul Türkçe mizah basınının başkentidir. Tanzimat’ta mizah dergilerinin yurtiçindeki Ermeni basınını taklit ettiği görülür. Bunun sebebi Osmanlı Devleti’nde basın hayatının Ermeni topluluğunda Türklerden önce başlamasıdır. 1930 yılı Serbest Fırka’nın kurulması noktasında önemli bir tarihtir. Mizah dergileri siyasi hayatın etrafında şekillenmeye başlar. İkinci Dünya Savaşı’nın çıkışıyla beraber mizah dergilerinde büyük bir açılma olur. 1945-1960 yılları arasında çok partili hayatın mizah yayınlarında daha çok etkisi vardır.
İstanbul’un 100 Mizah Dergisi, Merve Ünver, Kültür A.Ş. , 165 sayfa, 25 TL
1960’tan sonra Türk mizah basını durgunluk dönemine girer.”
Kitapta, Diyojen (187), Tiyatro (1874), Hadikâ-yı Ezhar yahut Mecmua-i Letâif (1900), Gramofon (1908), İncili Çavuş (1908), Karagöz (1908), Geveze (1908), Dalkavuk (1908), Cingöz (1908), Püsküllü Belâ (1908), Kibar (1910), Curcuna (1911), Nây (1912), Diken (1918), Akbaba (1922), Markopaşa (1946) gibi dergilere yer veriliyor. Markopaşa, sürekli kapanıp yeniden açıldığı için Merhum Paşa, Malum Paşa, Yedi-Sekiz Hasan Paşa, Bizim Paşa, Ali Baba ve Kırk Haramiler gibi adlarla da çıkmıştır. 1908’de yayımlanan mizah dergisinin sayıca çokluğu da uzun baskı döneminden sonra yaşanan hürriyet ortamının sayesinde mümkün olmuştur.
Kitapta dergilerin yazarları, amaçları, içerikleri konusunda da bilgi veriliyor. Dergi kapaklarının yanı sıra, karikatürlerden örnekleri de bulacaksınız. Türk mizah tarihi, siyaset-mizah ilişkisi açısından yararlı bir çalışma.
Paylaş