Paylaş
Sizlerin de yakından bildiği üzere bazen alanımın dışına çıkıp gönlümden geçenleri sizlere yazıyorum. Bu hafta da köşe yazım Ramazan Bayramı’nın birinci gününe denk geldiği için yine bu minvalde bir yazı hazırlamak geçti içimden.
Bayramların bizim gelenek ve göreneklerimizde çok ayrı ve önemli bir yeri var.
Artık günümüzde o bayram ruhunu anılarımızdaki gibi yaşayamasak da yazımı okurken lütfen sizler de anılarınıza, çocukluğunuza bir seyahat edin.
Bakalım geçmiş bayramlardan zihinlerinizde neler kalmış.
Evet, bayram denince hepimiz çocukluğumuza gideriz... Ve her bayram sabahı, neredeyse her evde istinasız eski bayramlar konuşulur, anılara, geçmişe yolculuk edilir.
Değerli okuyucularım bizler geleneklerine bağlı yaşamayı severiz ancak günün şartlarında tüm geleneklerimizi hakkıyla yerine getiremiyoruz.
Aile büyüklerini ziyaret etmek, kocaman masaların etrafında toplanıp yemekler yemek ne yazık ki artık eskisi kadar mümkün olmuyor.
Anılarımızda yer alan bayramları bugün var etmek, yaşamak çok zor olsa da olabildiği kadar bayramlarımızı kutlamak, çocuklarımıza aktarmak, gelecek nesillerin gelenek ve göreneklerimizi bilmesi açısından çok önemsiyorum.
Özellikle son iki senemiz pandeminin gölgesinde kutlanan bayramlarla geçti, ama bu yıl maskesiz mesafesiz ancak yine de kontrolü elden bırakmadan, çok kalabalıklara girmeden ailemizle, bir araya gelip bayramımızı kutlayabileceğiz.
Bu yüzden de bu yıl bayramı başka bir heyecanla karşılıyoruz, umarım ki bundan sonraki yıllarda da hep güzel günlerde bayramlarda sevdiklerimizle, dostlarımızla bir araya gelebiliriz.
Sevgili okurlarım ancak kimimiz için de bayramlar tatil oluyor, çünkü bazılarımızın dinlenmek, ara vermek için başka zamanı olmayabiliyor.
Şehir hayatının koşturması, aralıksız uzun çalışma temposu bayramları tatile döndürüyor.
Bu noktada da kimseyi eleştirmemeliyiz. Metropolde yaşam zor, hayat da çok stresli...
Değerli okuyucularım tatil, dinlenmek hepimizin hakkı; aile büyüklerimiz ise bizim baş tacımız, bizi var eden, emekleriyle büyüten, var olma sebeplerimiz, eğer bayramda gidemeyecekseniz bile öncesinde gönüllerini alın, ellerini öpüp dualarını alın.
Son iki yıl hepimizi yalnızlaştırdı, en çok da aile büyüklerimiz bundan etkilendi.
Galiba bu bayramda, bayram kutlamak en çok da onların hakkı. Bu bayramda sanal kutlamalarımızı gerçeğe döndürmenin tam zamanı. Aile büyüklerinizi ziyaret etmeyi ihmal etmeyin.
Gün gelecek bizler de yaşlanacağız bunu unutmadan yaşamak gerektiğini düşünüyorum. Bizler çoğunlukla yaşamadan bazı şeyleri anlamıyoruz, dolayısıyla evlat yolu beklemenin ne demek olduğunu yaşamadan onları mutlu edelim.
Çocuklara bayramlarımızı anlatalım...
Şimdi artık her gün neredeyse yeni kıyafetler alıp giyebiliyoruz, oysa eskiden bayramlar yeni kıyafet ve ayakkabı alınıp, giyilen zamanlardı. Dolayısıyla o zamanlarda kıyafetler de ayakkabılar da çok kıymetliydi.
Gece baş ucuna konulan kıyafetler bayram sabahı giyilir, aile büyüklerin elleri öpülerek bayram kutlamaları başlardı.
Bayram kahvaltıları, sofraları bir ay boyunca tutulan oruçtan sonra tüm ailenin bir araya geldiği özel anlardı.
Değerli okuyucularım ailenin sürdürülebilirliği özel günlerde bir arada geçirilen zamanlardan geçiyor ve çocuklarımıza gelenek göreneklerimizi sadece anlatarak değil yaşatarak aktarabiliriz.
Çocuklarınıza, bayramlaşmaya gelen çocuklara mendil, lokum, harçlık ya da minik hediyeler hazırlayarak bayram ruhunu yaşatabiliriz.
Yazımın yine son kısmına geldim, bu bayramda da dünyamıza tüm insanlığa sağlık, mutluluk ve barış diliyorum. Sevgiyle kalın...
Paylaş