Fenerbahçe, Şükrü Saraçoğlu Stadı'nda ‘‘Oynamadan kazanmayı’’ alışkanlık haline getirdi.. 24 lig maçında tam tamına 72 puan..
Olağanüstü bir rekor. Ancak, 90 dakika iyi oynayarak, taraftarına zevk vererek kazandığı maçların sayısı 5'i geçmez. Ağır aksak, iki ileri bir geri taktiğiyle, slow yaparak, biraz da şansınla işi belki götürürsün ama, nereye kadar? Vallahi, ben bu stadın ‘‘Sihirli’’ olduğuna ciddi ciddi inanmaya başladım..
Koca bir ilk yarı, G.Birliği karşısında dişe dokunur bir tek pozisyonun yok. Kaleci Patrick ense yapmış, dinleniyor. Serhat bir sağa, bir sola amaçsızca yalpalıyor. Oktay, top alamamaktan ötürü ‘‘Ya sabır’’ çekiyor. Orta alanda doğru dürüst pas yapılamıyor. Savunma, Youla karşısında aciz. Zaten, ilk 45 dakika içinde tek gollük fırsatı da Youla yakalıyor. F.Bahçe defansını ipe dizer gibi geçiyor ama, Rüştü engeline takılıyor.
RÜŞTÜ FAKTÖRÜ
İkinci yarıda Yusuf'un yerine Ceyhun, Ali Akdeniz'in yerine Hakan Bayraktar oyuna giriyor, Abdullah sol kanada çekiliyor. Üç dakika içinde F.Bahçe'nin Patrick'i uykudan uyandıran üç şutu da bunlardan geliyor. Bu Ceyhun ile Hakan Bayraktar'ın oynaması için, ille de takımın sapır sapır dökülmesi mi gerek? Ceyhun gibi, teknik kapasitesi yüksek, topa iyi vuran, ustaca driplinglerle adam eksilten bir oyuncu, bu F.Bahçe takımında kendini hiç sıkmadan, elini kolunu sallaya sallaya oynar. Sarı lacivertlilerin ilk yarıya kıyaslanamayacak oranla etkin oynamasında, Ceyhun'un, Hakan'ın ve de bir topu direkten dönen Abdullah'ın önemli rolü var. Rüştü'yü yazmazsam, yazıdan iki satır kurtarırım. Hep aynı şeyler, aynı methiyeler.. Ama gene de yazacağım. O, bir dünya markası ve F.Bahçe'nin herşeyi.
Sonuçta, Şükrü Saraçoğlu Stadı'nın sihiri gene bozulmuyor.. Bunu izah etmek, şerefsizim ki, mümkün değil.. Sihiri bozmak isteyenlere, tek bir tavsiyede bulunabilirim: ‘‘David Copperfield'e başvursunlar!’’