28. dakikaya kadar, ekranda aynı film.. ‘‘Elm Sokağı'ndaki kabus..’’
Bursaspor, Okan'la bir-iki yoklama çektikten sonra, 17. dakikada golüne kavuşuyor. Sağdan atılan kornerde Moshoeu kafayı vururken, Fenerbahçe savunması pozisyonu sadece izlemekle yetiniyor. O ana dek Fenerbahçe'nin pozisyonu yok. Sarı lacivertli futbolcular dondurucu soğukta, açık havada ‘‘soğuk duş’’ yapıyor. Hepsi, kaskatı kesilmiş, kalmış.. 20. dakikada Serhat'ın Kelemen'in ellerine de çarpan vuruşu üst direkten dönmese, belki bu kabus, bu ızdırap erken sona erecek.. Ama olmuyor. ‘‘Gene aynı senaryo mu, yetti artık’’ derken, başta Andersson ve Serhat olmak üzere Fenerbahçe, Fenerbahçe olduğunu hatırlıyor. 28. dakikada Yusuf'un ortaladığı topa yükselen Andersson'un kafa pası, Bouazizi'nin yanından tek hareketle dönerek golü atan Serhat'ın becerisine yakın.. 34'lük Kennet bu maçta, nüfus memurunun torpiliyle kafa kağıdından 15 yaş eksiltmiş adeta.. Her yere giriyor, çıkıyor, pas veriyor, pozisyon yaratıyor ve ‘‘alnının terini’’ bir de golle süslüyor.. Serhat bir sağda, bir solda pres yapıyor, top kapmaya çalışıyor. İçeride oynayan Abdullah, istediği yerde görev almanın hakkını veriyor. Hakan Bayraktar ve Yusuf, 20. dakikadan sonra topa daha iyi hükmediyor. Onlar değil, meşin yuvarlak onların esiri artık.. Hakan Bayraktar'ın çizgiden kafayla çıkardığı top, Fenerbahçe'nin attığı goller kadar değerli..
ŞAPKA ÇIKARIN
Özetle Fenerbahçe, 1-0 yenik duruma düşmesine rağmen bu maçtan ‘‘paçayı sıyırmayı’’ başarıyor. Bu ruh hali ve moralsizlik içinde maçı kurtarmak, her babayiğidin harcı değil..
Fenerbahçe krizden kurtuldu mu? Hayır.. Dünkü maçta dört dörtlük mü oynadı? Hayır.. Ama bu yönetim, futbolcusuna da teknik direktörüne de en kötü şartlarda sahip çıktı. Takımını Şampiyonlar Ligi ile Türkiye Ligi'nde başarıdan başarıya koşturan bir teknik direktörü ‘‘Ali Cengiz oyunlarıyla’’ görevden almaya çalışan Galatasaray yönetimini görünce, Aziz Yıldırım ve arkadaşlarının bu davranışına şapka çıkarıyoruz..
F.Bahçe, zor günlerde büyür.. Biz, bu nedenle ona ‘‘büyük’’ diyoruz!