Paylaş
“Kurunun yanında yaş da yanmış olabilir. Hatalar oluyor, ancak oran yüksek değil”.
“Hatalar oluyor...”
Kurulması ne kadar kolay bir cümle değil mi?
***
Bir de şu ‘insan hikâyesi’ üzerinden bakalım:
İsmet Akyol.
Eğitim-Sen Çaycuma Şube Sekreteri ve 686 sayılı kararname ile ‘terör örgütleriyle iltisaklı’ olduğu gerekçesiyle kamu görevinden ihraç edildi.
Neden ihraç edildiklerine dair kendilerine bir gerekçe sunulmamış. Ancak kendisi, kaleme aldığı bir yazıda sendika şube yöneticisi olarak imza attıkları eylemlerden yola çıkarak ‘olası gerekçeleri’ sıralamış:
- Eğitim-Sen Çaycuma Şubesi, sayısı 30’u geçen Sübyan Mektepleri’ne karşı 4-6 yaş grubu çocukların okulöncesi eğitim kurumlarına ve anasınıflarına gönderilmesi için kampanya başlattı. Çaycuma’da görev yapan 42 anasınıfı öğretmeninden 38’i destek verdi. Bir hafta içinde 10 bin imza toplandı ve dilekçeler Milli Eğitim Bakanlığı’na gönderildi. Konu, TBMM’nin gündemine bile geldi.
- 2016 sonunda Çaycuma Milli Eğitim Müdürü, yılbaşı kutlamalarının Hıristiyan Batı kültürünün bir geleneği olduğunu ileri sürerek okullara “yılbaşı yasağı” yazısı göndermişti. Eğitim-Sen’in itirazıyla tartışma, Çaycuma’yı, hatta Zonguldak’ı aşıp Türkiye’nin gündemine oturdu.
- Yine 2016’da Çaycuma Milli Eğitim Müdürlüğü tüm okul müdürlerine resmi yazı gönderip, 24 Kasım Öğretmenler Günü vesilesiyle camide hatim indirmeye davet etmişti. Eğitim-Sen Şubesi, buna da itiraz etti.
***
Başka örnekler de var ama yerim yok.
Anlatılanlardan anladığım, Çaycuma Milli Eğitim Müdürü ne yapsa, ne etse karşısında Eğitim-Sen şubesini bulmuş. Müdür bey, kendi çocuklarının eline oyuncak silah ve bıçak verip fotoğraf çekmiş, o fotoğrafları Facebook’ta yayınlamış. Sendikacılar ‘Şiddeti çağrıştırıyor’ gerekçesiyle ona bile laf etmişler.
Çaycuma ihraç listesini, herhangi bir yargı kararı olmaksızın Çaycuma Milli Eğitim Müdürlüğü’nün hazırladığı düşünülürse, müdürün bu kadar sorun çıkarmış bir sendikanın şube yöneticilerinin isimlerini Ankara’ya göndermesinden daha doğal ne olabilir?
Kararnameye Ankara’da imza atanların bu kadar ismi tek tek araştırması mümkün değil. Araştırsalar bile sayılan eylemlerin, Ankara’da da ‘terörle iltisak kanıtı’ olarak görülmesi işten bile değil.
Sonuçta ortaya çıkan genel yaklaşım şöyle özetlenebilir:
‘İllerden gelen listeleri ihraç edelim, onlar iltisaklı olmadıklarını kanıtlasınlar...’
***
Şimdi, en başa, ‘7 Şubat’ta ihraç edilen 20 yıllık bir öğretmenin başına neler gelir’ sorusunun yanıtına dönelim:
15 Şubat’ta maaş alamadı.
Çalışma günü sayısı (7 bin gün) yeterli olsa da yaşı nedeniyle emekli olamadı ve bütün emeklilik haklarını kaybetti.
Kamu sağlık kuruluşlarından aldığı sağlık hizmeti 100 gün sonra bitecek.
İlgili komisyon fiilen çalışana dek, hakkını arayacağı bir mecra bulamayacak. Komisyon kurulduktan sonra da on binlerce dosya arasından sırasının gelmesini bekleyecek. AİHM’ye gitmek için ise komisyon kararını bekleyecek.
Bu arada özel sektörde yeni iş için yapacağı görüşme, muhtemelen KHK ile atıldığını söylediği anda bitecek. Bir işe başlasa bile SGK’ya bildirim yapıldığı gün, işverene ‘O şahıs terörle iltisaklı olduğu için ihraç edilmişti’ uyarısı gidecek.
***
FETÖ, PKK, IŞİD, adı her ne olursa olsun, bu ülkeye, millete kasteden hainler elbette hesabını verecek, bedelini ödeyecek.
Ancak adalet yerini bulana dek yapılan her hatanın, ilgili her ‘İNSAN’ın hikâyesinde bir trajedi olarak vücut bulabileceği unutulmamalı.
Sözün özü, mevzu ‘hata mağduru bir insan’ ise büyüyen rakamlar, düşen oranlar, istatistikler teferruat kalabilir.
Paylaş