Paylaş
Başlangıçta, herkes gibi ben de içinde “tavassut” ve “torpil” sözcükleri geçen cümleler kurdum. Hâkimler Savcılar Kurulu (HSK), Yargıtay ve Danıştay Başkanı’nın dahil olduğu bir “camia dayanışması” ile karşı karşıya olduğumuzu düşündüm.
Ancak, 25 yıllık gazetecilik deneyimim akla ilk gelen bu yorumu/düşünceyi ifade etmeden önce, detaylara vâkıf olmayı zorunlu hale getirdi. Bunun için şu iki soruya yanıt aradım:
- Bu uygulama, hiç kimseye yapılmayan, sadece Gonca Hatinoğlu için icat edilmiş bir uygulama mı?
- Gonca Hatinoğlu Danıştay Başkanı’nın kızı olmasaydı böyle bir tayin yaptırabilir miydi?
BAŞ MAZARET: ‘EŞ DURUMU’
“Bu soruların yanıtları HSK Başkanvekili Mehmet Yılmaz’da vardır” diyerek kendisini aradım. Konuyla ilgili açıklama yapmıştı ama tepkiler dinmemişti. Bu yüzden o da dertliydi.
Ben biraz önce kendi kendime sorduğum iki soruyu yönelttim, o da tane tane yanıt verdi:
- Kura sonucu, 1236 avukat, hâkim/savcı olarak atandı. Aynı gün mazeret tayini yapılanların sayısı 91 oldu. Yani Gonca Hatinoğlu, bu haktan yararlanan 91 kişiden biriydi. Rakam 27 olarak geçiyor, çünkü başka şehirlere tayin edilen 61 kişiyi kimse görmüyor.
- Gonca Hatinoğlu’nun mazereti ‘eş durumu’ydu. Eş, çakılı kadrolu kamu görevlisi ya da başka ile gitmesi mümkün olmayan özel sektör çalışanı ise bu haktan herkes faydalanabiliyor.
HSK Başkanvekili Mehmet Yılmaz, aynı yöntemle yapılan mazeret tayinleriyle ilgili başka detaylar da verdi. Örneğin 2016 yılında 53 kişi benzer şekilde tayin edilmiş. 2017’de bu sayı 61 olmuş. Bu yıl da 91.
Bunların dışında eşler yargı mensubu olunca üçüncü bir ilde birleştirme uygulaması var ve eşleri yargı mensubu olan yeni yargı mensupları için de bu yola başvurulmuş.
AVUKATLIKTAN GELENLERİN TÜMÜ EVLİ
Siz de fark ettiniz mi? Atandıkları gün mazeret tayini yaptıranların sayısı artıyor. Bunun nedenini de açıkladı Mehmet Yılmaz:
“Bizim rutin atamalarımızda genellikle gençler var. Evli olanların oranı yüzde 20 civarında. Oysa Kura ile ataması yapılanların tamamı 10 ile 20 yıl arasında kıdemi olan avukatlar ve tamamı evli barklı. Bu nedenle de rutin atamalarda nadir olan mazeret tayinleri, avukat atamalarında daha yüksek sayıda oluyor.”
YARGITAY TETKİK HÂKİMLİĞİ Mİ İYİ, KÜRSÜ HÂKİMLİĞİ Mİ?
Başka bir detaya dikkatinizi çekmek isterim:
Yargıtay tetkik hâkimliği, Yargıtay üyeliği ile karıştırılıyor. Tetkik hâkimleri, Yargıtay üyeleri için dosyaları inceleyen, onlara rapor hazırlayan hâkimler. Dolayısıyla iş yükleri çok ağır. Belki de tek ve en büyük avantajları ‘Ankara’da ve yargı camiasının en kıdemli üyeleriyle birlikte çalışmak’. Haliyle, yargı mensupları için kürsü hâkimliği tetkik hâkimliğinden daha kıymetli bir mevki olarak görülüyor.
Geçmişte Yargıtay tetkik hâkimliği için 5 yıl deneyim şartı aranıyordu. 2011’de yapılan yasa değişikliği ile bu şart kaldırıldı. Diğer taraftan avukatlıktan hâkimliğe geçenlerin avukatlık kıdemlerinin üçte ikisi hâkimlik kıdemi sayılacağından yeni atamalarda kıdem sorunu olmadığına dikkat çekiliyor.
Bu detaylara vâkıf olduktan sonra sizin yorumunuz ne oldu bilmiyorum.
Kesin olan şey şu: Türkiye’nin adalete ihtiyacı var. Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün tarifiyle “toplumun maşeri vicdanında kabul gören” bir adalete.
Daha ciddi sorunlarla uğraşması gereken HSK’nın bir tayin nedeniyle karşılaştığı bu orantısız taarruz, adaleti ve yargı bağımsızlığını güçlendirmeye hizmet ediyor mu?
Asıl sorulması gereken soru budur.
Paylaş