Panoramik iç siyaset müzesinden manzaralar

ANKARA’da, hem de siyasetin tam ortasında yaşayınca insan köreliyor.

Haberin Devamı

Olup biteni kanıksamaktan olsa gerek, ortaya çıkan gelişmeler, başkalarını etkilediği kadar sizi etkilemiyor.

Bu körlükten kurtulmak için uzun zamandır kendime bir yol arıyordum.

Ankara siyaseti, Ertuğrul Özkök’ün zaman zaman kenarına oturup olup biteni izlediği nehre hiç benzemiyor.

Her şeyden önce çizgisel değil.

Önünüzden bir geçen birkaç defa daha geçebiliyor ve sürekli “Ben bu sahneyi görmüştüm” hissi yaşıyorsunuz.

Bu yüzden, panoramik bir sanal iç siyaset müzesi inşa etmeye karar verdim.

Tıpkı bilimkurgu film mekânları gibi sanal ama gerçekçi bir müze.

Kafamı nereye çevirsem Ankara siyasetinin bir bölümünü görebiliyor, akıllı telefonlardaki gibi iki parmağımı üstüne koyup görüntüyü büyütebiliyorum artık. 

Gözünüzde canlandırmaya çalışın.

‘X-Men’ filmlerindeki ‘Profesör X’in kaskını takıp bütün dünya ile bağ kurduğu o mekânı ya da Steven Spielberg’ün ‘Azınlık Raporu’ filmindeki başkahraman John Anderton’ın (Tom Cruise) olacakları gördüğü sanal ekranları düşünün.

Haberin Devamı

‘EVET’ VE ‘HAYIR’ ÇARŞILARINDA SON DURUM

Bugün size oradan bildiriyorum.

Çevremi 360 derece sarmalayan panoramayı, şimdilik son 16 Nisan referandum istatistiklerini gösteren grafikteki gibi ikiye böldüm. Bir tarafa “evet” bir tarafa “hayır” çarşısı dedim. Anlaşılan 2019’da yapılacak başkanlık seçimine dek de durum değişmeyecek.

16 Nisan’dan sonra gözler, en hareketli çarşıdaydı. “Evet” çarşısında. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, AK Parti’nin ve MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin olduğu çarşıyı kastediyorum.

Referandum kazanılmıştı ama sonuç beklendiği gibi parlak değildi. 7 Haziran 2015 seçim sonuçları gibi bir sonuç ortaya çıkmıştı.

Yarış birinci bitirilmişti ama zafer sevinci yoktu. AK Parti içinde bu sonuca götüren nedenler tartışılıyordu. Eleştirel sesler çıkmaya başlamıştı. “İslamcılar” ve “dışarıdan gelenler” tartışması, Cumhurbaşkanı’na sorulacak kadar büyümüştü. Bu arada AK Parti saflarından “MHP’nin tabanını tutamadığı” eleştirileri de gelmeye başlamıştı ve her an AK Parti-MHP referandum ittifakını çatlatacak bir çıkış gelebilirdi.

Haberin Devamı

Aynı anda, CHP, HDP, SHP ve MHP muhalefetinin de bulunduğu “hayır” çarşısında bir yenilgi havası yoktu ama havai fişekler de atılmıyordu. 16 Nisan öncesindeki tedirginlik kalkmış, mahalleyi bir huzur kaplamıştı. Ortak soru “Bu cepheyi nasıl büyütebiliriz” olarak şekillenmişti.

Geçen hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan AK Parti’ye katılıp yol haritasını ortaya koydu.

Yargının zirvesi şekillenirken adayların AK Parti kökenli olduğunun öne çıkması ve Cumhurbaşkanı’nın partili olması, karşı mahalleye “İşte bakın, dediğimiz oluyor, Cumhurbaşkanı siyasileşti, yargı siyasileşiyor” deme fırsatı verdi. Bu, “hayır” çarşısını büyütmenin yollarını arayan CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na da iyi bir pas olmuştu. MHP’den ihraç edilen Meral Akşener ve Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun görüşme kararı alması ve bütün bileşenlerin 2019 seçimlerinde ortak hareket edilebileceği sinyalleri vermesi çarşıda moralleri yükseltiyordu.

Haberin Devamı

‘HAYIR’ ÇARŞISI KARIŞTI

Derken, “hayır” çarşısında beklenmedik gelişmeler yaşandı. Kılıçdaroğlu, çarşıyı büyütmeyi planlarken, kendi partisinden çatlak sesler gelmeye başladı. Önce Deniz Baykal, ardından Fikri Sağlar ve beklendiği gibi Muharrem İnce sahneye çıktı. Baykal, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü de meydana çekti. Sağlar, sarsıcı konuşmasını karşı çarşıdan yaptı. 

CHP’den gelen o sesler, sadece CHP yönetimini değil, “hayır” çarşısının diğer sakinlerini de olumsuz etkiledi. Moraller bozuldu.

Aynı zaman diliminde “evet” çarşısında, CHP’deki bu karışıklığın yakın zamanda durulmayacağı bilgisinin verdiği rahatlık yaşanıyordu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AK Parti Genel Başkanı olacağı 21 Mayıs’a kadar gözlerimiz “hayır” çarşısında olacak.

Haberin Devamı

Sahi, CHP içinde yaşanan bu gelişmeler size de “Bu sahneyi daha önce görmüştüm” hissi yaşatmıyor mu?

Yazarın Tüm Yazıları