Paylaş
Suriye gibi karmaşık ve kritik bir konuda uzlaşabilen liderlerin bir tek domates konusunda anlaşamadıkları duyuruldu. Basın toplantılarında ve Cumhurbaşkanı’nın yanında sert ve ciddi yüz ifadesiyle görmeye alıştığımız Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın Twitter’da “büyüksün” mesajıyla birlikte domates fotoğrafı paylaşması da domatesi en popüler gündem maddesi haline getirdi.
Gerçi, Soçi toplantısı olmasaydı da nisan ayı enflasyonunun 1.31 çıkmasındaki rolüyle de domatesi konuşacaktık.
Haliyle, Rusya ile ilişkilerimiz ve Suriye sorunu üzerinden domatesi yazmak farz oldu.
DÜŞMANINDAN ALIYOR TÜRKİYE’DEN ALMIYOR
Erdoğan-Putin görüşmesinden bir gün önce meseleyi çok iyi bilen Batılı bir diplomat ile Suriye’yi konuşuyorduk. O anda önemsiz gördüğüm bir detay paylaştı. Ancak, Erdoğan-Putin görüşmesi sonrasında o detay benim için de ilginç ve önemli hale geldi. Çünkü domates ile ilgiliydi.
Şöyle ki, konuştuğum diplomat Suriye’de muhaliflerin kontrolünde olan bazı bölgelerde, halkın domates başta olmak üzere birçok meyve-sebze yetiştirdiğine dikkat çekiyordu. Bunun ilginç bir tarafı yok ama Esad’ın kontrolündeki bölgedeki tüccarlar da o ürünleri alıp Rusya’ya ihraç edince durum değişiyordu.
Özbekistan gibi ülkelerden de meyve-sebze ithal eden Rusların savaştıkları grupların kontrolünde yetiştirilen domatesleri bile ithal ederken, Türkiye’ye “Artık kendimiz üretiyoruz, ihtiyacımız kalmadı” demesi ne kadar gerçekçi?
DÖRT İSTEKTEN BİRİ
Durum böyleyken, Putin’in Türkiye domatesine ambargoyu sürdürmesi karşısında, “Domates deyip geçmeyin” diyor ve meselenin özüne dönmek istiyorum.
Soçi’den çıkan sonucun Türkiye için ne ifade ettiğini anlamak için önce Türkiye’nin Suriye konusundaki isteklerini hatırlayalım:
Esad gitsin.
Çatışmalar sona ersin.
YPG/PYD terör örgütü olarak kabul edilsin.
IŞİD ve El Kaide bağlantılı örgütler, YPG/PYD olmadan temizlensin.
Şimdi de varılan “mutabakat”ı bu istekler üzerinden değerlendirelim:
1- Suriye’deki tek önceliği IŞİD ve El Kaide bağlantılı örgütleri temizlemek olan ABD, kimyasal silah saldırısı sonrasında Esad’ın geleceğini sorgulamaya başladı ve Türkiye’nin safına geçti. Buna karşın Putin, Esad konusunda geri adım atmadı.
2- Türkiye ve Rusya’nın işbirliği sayesinde 40 bin sivil can güvenlikleri sağlanarak Halep’ten tahliye edilmişti. Soçi’deki çatışmasızlık mutabakatı, özellikle muhaliflerin en büyük kalesi İdlib’in geleceği açısından hayati önem taşıyor. Esad ateşkesi bozmadığı sürece de Türkiye için en önemli kazanımdır.
3- Afrin’deki YPG/PYD’lilerle Rus askerlerinin kol kola fotoğrafının Erdoğan-Putin görüşmesinden önce çektirilmesi manidardı. Cumhurbaşkanı Erdoğan o fotoğrafı verdiği Putin’den “Bakacağım” yanıtını almış. O fotoğrafı ortaya çıkaran ilişki, Putin’in haberi olmadan mı kurulmuştu? Hürriyet yazarı Verda Özer de dün Ankara’nın Rusya-YPG ilişkisini “araçsal bir ilişki” olarak gördüğünü yazdı. Gelecekte İdlib’de ateşkes bozulursa, Afrin’den İdlib’e bir kuzey cephesi açılırsa, Rusya-YPG/PYD ilişkisinin “araçsal” olmaktan çıkacağını da unutmamak lazım.
RAKKA OPERASYONU HAZİRANDA
4- Türkiye’nin desteklediği bazı muhalif gruplar, Rusya tarafından hâlâ terör örgütü olarak görülüyor. Türkiye’nin Menbiç planının bozulmasına Rusya da katkı sağlamıştı. Salı günü konuştuğumuz Batılı diplomat Uluslararası Koalisyon’un Rakka operasyonunu haziranda başlatabileceğine işaret etti. Bu da Türkiye’nin Rakka planlarının gerçekleşmesi için vakit olmadığını gösteriyor.
NORMALLEŞTİK Mİ?
Soçi’de Suriye konusunda en büyük kazanım “çatışmasızlık” oldu. İkili ilişkilerde ise Rus turistlerin rotayı Türkiye’ye çevirmesi dışında Türkiye lehine ‘normalleştik’ diyebileceğimiz somut bir sonuç çıkmadı. Rusya’nın Türklere vize uygulaması, sebze-meyve ihracatına ve Türk sermaye ve işgücünün Rusya’ya girişine yönelik kısıtlamalar sürüyor.
Paylaş