Paylaş
Saat 21.00’den sonra bir hareketlilik başladı. Etraftan “Darbe oluyor” sesleri geliyordu.
Genelkurmay Sözcüsü Tuğgeneral Ertuğrulgazi Özkürkçü’yü defalarca aradım, ulaşamadım (sonradan o sıralarda Genelkurmay Karargâhı’nda derdest edildiğini öğrenmiştik).
Başbakanlık’tan, MİT’ten bazı yetkililerle, bazı bakanlarla görüştüm. Silahlı Kuvvetler’de anormal bir hareketlilik olduğunu söylüyorlardı ama adını koyamıyorlardı.
Saat 21.40 civarında aradığım AK Parti Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukara, tereddüt etmeden “Hava Kuvvetleri ve Jandarma’da yoğunlaşmış FETÖ’cü bir kalkışma” deyince fotoğraf netleşmişti. Sonra yaptığım görüşmeler de bu yorumu doğruladı.
*
Sedat Ergin’i aradım. Telefonu meşguldü. Vakit kaybetmemek için Sayın Aydın Doğan’ı aradım. FETÖ’cülerin başını çektiği bir darbe girişimi olduğu bilgisini verdim. “Bizim tek soluk borumuz demokrasi, demokrasinin yanında duracağız. Ben arkadaşlara talimat vereceğim, sen de bütün arkadaşlara bu mesajımı ilet” dedi.
Sedat Ergin ile görüştükten sonra Sefer Levent ile birlikte yola çıktık. TEM’de trafik durmuştu. Gazeteye 8-10 km kala yürümeye başladık. Duran arabaların radyolarından Ankara Temsilcimiz Hande Fırat ile Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın sesini duymaya başladığımızda biz de yolun kesildiği yere ulaşmıştık. Bir süre de boş yolda yürüdük. 5-6 km kat etmiştik ki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çağrısı ile havaalanına giden gençlerin olduğu bir araca bindik ve gazeteye ulaştık.
*
Bu arada, Ankara’da TBMM’nin bitişiğinde bulunan evimiz, bombalardan çok yoğun etkileniyordu. Kızım birkaç kez aramıştı. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Annem ve babamın o gece bizde olması büyük bir şanstı. Evdekileri sakinleştirerek bodrum katındaki boş depolara yönlendirdim. Hürriyet Ankara İstihbarat Şefi Soner Gürel ve Milliyet Ankara Temsilcisi Serpil Çevikcan’ı arayıp “Bizimkileri evden aldırıp güvenli bir yere gönderir misiniz?” dedim. Çok uğraştılar ama mümkün olmadı. Evimizin önündeki yol tanklar tarafından kapanmıştı ve helikopterlerden zaman zaman ateş açılıyordu.
*
Darbeciler Hürriyet-CNN Türk-Kanal D binasına gelince (telefonumdaki kayda göre saat 03.29’da) İçişleri Bakanı Efkan Ala’yı aradım. İddianameden adının Süleyman Ahmet Kaya olduğunu öğrendiğim yüzbaşı ile 6 asker bir süre sonra Hürriyet’in merdivenlerindeydi. HDN Genel Yayın Müdürü Murat Yetkin, askerleri girişte karşılamıştı. Efkan Ala ile konuşmam bittiğinde yanlarına gittim. Sert bir tartışma vardı. Darbeci yüzbaşı çok terlemişti. Arkasındaki erlerin parmağı tetikteydi. Hepsi tedirgindi. Kontrolsüzce bağırıyorlardı: “Burayı boşaltın!” “Yere yatın!” “Yayını kesin!”
Murat Yetkin, “Emirleri uyguluyorum” diyen yüzbaşıya defalarca “Yok böyle bir emir, bütün komutanlar konuştu” dedi. Ben de 1. Ordu Komutanı’nın açıklamasını hatırlattım.
Biz yüzbaşının önündeyken telefonum yine çaldı. Kızım arıyordu. O sırada Fox TV ekranlarında TBMM’deki büyük patlamanın görüntüleri vardı. Çok korktum. Yüzbaşı “Bırakın o telefonu” dedi. Elinde tüfek olduğu halde tabancasına yöneldi. Murat Yetkin, “Burada tek bir silahlı adam yok. Önce o silahları indirin” diye sesini yükseltti. Telefonu açtım. Kızım çok korkmuştu, ağlıyordu. Artık yatıştıramıyordum, çaresizdim.
Binayı boşaltıp bahçeye çıktığımızda üç zırhlı araç gördüm. Birinin kapısını açtım. “Polis misiniz” dedim “Evet, bina boşalınca operasyon yapacağız” dedi. Arkadaşlarımız hızlıca bahçe dışına çıktı. En son Murat Yetkin ayrıldı ve bir süre sonra operasyon başladı, darbeciler kısa sürede yakalandı.
*
16 Temmuz akşamı karayoluyla Ankara’ya geçtim. 12 Eylül 1980’de, 40 yaşında askeri darbenin her türlü olumsuz etkisini yaşayan Babam, “O zaman bu kadar korkmamıştım, bu başka bir şeydi” dedi. Neyse ki darbe girişimi başarısız olmuştu ve kızım, 8 yaşında yakalandığım 12 Eylül darbesi sonrasında bizim yaşadıklarımızı, belki de daha kötülerini yaşamaktan kurtulmuştu.
Kızımın yanına uzanıp derin bir nefes aldım. Aklımda Aydın Bey’in “Bizim tek soluk borumuz demokrasi” sözü vardı.
Paylaş