Paylaş
- Kız çocuklarının bu çağda hâlâ “evlenmek ve anne olmak zorunda bırakılması” durumunun ülkemizdeki yaygınlığını...
- Medeni Kanun’un alanına giren konularda ve eğitim sisteminde son dönemde yapılan mevzuat değişikliklerinin, kız çocuklarını okulda tutacak devlet denetimini zayıflattığını...
- Bu durumu bir sorun olarak görüp engellemesi ve sorumluları cezalandırması gereken kurumların olayı “görmezden geldiğini”, hatta daha da kötüsü “meşrulaştırmaya çalıştığını”...
- Kamuoyuna yansımayan olayları alttan ve ağırdan alan yargımızın, düğmeye bastığında “İyi ki bu ülkede savcılar ve hâkimler var” hissi yarattığını...
- Medyanın “denetim” görevinin ne kadar hayati olduğunu bir kez daha açık ve net bir şekilde gösterdi.
5 TUTUKLAMA VAR
“Fikri takip” bizim mesleğimizde önemlidir. Hürriyet muhabiri Dinçer Gökçe’nin ortaya çıkardığı olayı takip etmek boynumuzun borcu. O nedenle bugün biraz kafamızı ‘Zeytin Dalı’ harekâtı haberlerinden kaldırıp bu konuya yoğunlaşmak istedim.
Küçükçekmece Adliyesi’nde bir başsavcıvekili ile iki savcı harıl harıl bu konu üzerinde çalışıyor. Bir taraftan küçük yaşta hamilelik mağdurlarının ve zanlıların ifadelerini alıyorlar, diğer taraftan da memur suçları açısından olayı ilgili birimlere bildirmeyen kamu görevlileriyle ilgili soruşturma yürütüyorlar. Elde edilen şu verileri sizinle de paylaşmak isterim:
- Hamile çocuk vakalarını (yani suçu) bildirmedikleri (TCK 279/1) gerekçesiyle 2 kamu görevlisi hakkında adli kontrol kararı alındı. Başka failler çıkar diye dosya açık tutuluyor. Verilebilecek cezanın üst sınırı 2 yıl olduğundan tutuklama yasağı var.
- Dosya sayısı 115 olarak açıklanmıştı, mükerrer olanlar ayıklanınca 110’a düştü.
- 50 dosya, zanlıların adrese dayalı nüfus kaydı esas alınarak “yetkisizlik” gerekçesiyle İstanbul’da Bakırköy, Çağlayan, Anadolu adliyelerinin yanı sıra Şanlıurfa, Bitlis, Van gibi adliyelere gönderildi.
- 20 şüphelinin, 50 mağdurun ifadesi alındı. İfadeleri psikolog eşliğinde alınan 15 yaşından küçük mağdurlara karşı eylemleri gerçekleştiren şüpheliler, şikâyet aranmaksızın resen “tutuklama” talebiyle adliyelere sevk edildi. 5 şüpheli tutuklandı.
HİÇBİRİ ŞİKÂYETÇİ OLMADI
Soruşturma sırasında ortaya çıkan gerçekler, kız çocuklarını esir alan o “öğrenilmiş çaresizlik” durumu, meselenin adliyeler ya da Sağlık Bakanlığı’ndan önce Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın meselesi olduğunu gösteriyor. Neden mi? Bakın anlatayım:
İfadesine başvurulan mağdurların;
- Tamamı, hem Suriyelilerin, hem doğudan İstanbul’a göç eden vatandaşların yoğun yaşadığı bölgelerden.
- Hiçbiri şikâyetçi olmadı.
- Hiçbiri tecavüz ya da ensest iddiasında bulunmadı.
- Hiçbiri resmen evli değil.
- Çoğunun yaşı şüphelilerle aynı ya da 1-2 yaş küçük.
- Hepsinin çocuğu var.
TUTUKLANMALARI DEĞİL EVLENDİRİLMELERİ SORUN EDİLMELİ
Hatırlarsınız, “15 yaşından küçük çocukların cinsel istismarı” gerekçesiyle tutuklu bulunan “eş”lerin serbest kalması için hükümetin bazı girişimleri olmuştu. “Küçük kız çocuğu, eşi tutuklanınca ikinci kez cezalandırılıyor” gibi gerekçelerle 15 yaş sınırını 12’ye indirmek gibi öneriler gündeme getirilmişti. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, ilgili kanun maddeleri ortada dururken, kız çocuklarının evlilik yaşıyla ilgili açıklama yapmasını da bir yere not etmek lazım.
15 yaşından küçük kız çocuğunun hangi gerekçeyle olursa olsun (aile kararıyla/zoruyla, başlık parasıyla, töreyle) evlendirilmesini değil de bunu yapanların tutuklu olmasını sorun olarak görürsek bu işin altından kalkamayız.
Kız çocuklarının okullaşma oranı ve evlilik yaşı, evrensel kanunlarda öngörülen medeni seviyelere çıkarılmadıkça, Ahmed Arif’in deyişiyle, uzay çağında da olsa bir ayağımız/ham çarık, kıl çorapta kalır diğeri...
Paylaş