Paylaş
Kolonaki, İstanbul’un Nişantası’na çok benziyor.
Her yer cıvıl cıvıl, dünyaca ünlü markaların bulunduğu mağazalar da tıklım tıklımdı.
Türkçe konuştuğumuzu anlayanlar bize Türkçe laf attılar.
Ve Türkçe devam ettiler...
Kimisi İstanbul’da yaşadığını söyledi, kimisi Gökçeada’da...
Öyle hikayeler dinledik ki; etkilenmemek mümkün değil.
Konuştuklarımız İstanbul’a defalarca gitmiş.
Zaten çoğu da İstanbul’dan kopamamış.
Kırbaki’yle Türkiye’den gelenlerin yoğun yaşadığı bölgeleri gezdik.
Beş milyonluk Atina’da 500 binden fazla özellikle İstanbul’dan gelen yaşıyor.
Bu semtlerde dolaştıkça; Türk rakısını da görüyorsunuz, beyaz peyniri de, Türk baklavasını da...
Çoğu birbirine yakın oturuyor.
Komşuluk ilişkileri de devam ediyor.
İstanbul’daki hayatın devam ettiği mağazalardan, restoranlardan çok belli...
Rakıyı da bulmak mümkün, beyaz peyniri de, Türk baklavasını da...
*
Yorgo Kırbaki’yle İzmir–Atina direkt seferlerini konuştuk.
Kırbaki, “Yunanlılar İstanbul’a çok sık gidiyor, ama İzmir’den daha haberleri yok” dedi.
Ben, İzmir’in turizm geleceği için özellikle Atina’yla olan ilişkisini çok önemsiyorum.
Çünkü, iki önemli havayolu şirketimiz birkaç aydır direkt seferler başlattı.
Sun Express de, Pegasus da Atina’nın başarılı olması halinde yeni merkezleri deneyecekler.
Belki önce Selanik gelecek, ardından da başka şehirler ve ülkeler...
Direkt seferlerin ne anlama geldiğini İzmirlilerin çok iyi bilmesi gerekir.
Bu konuda yıllardır büyük bir mücadele veriliyor.
Yorgo Korbaki’yle iki gün boyunca karşılıklı neler yapılabileceğini konuştuk.
Kırbaki, Hürriyet Pazar’daki köşesinde de o gün de konuştuğumuz bazı noktaları şöyle yazdı:
“Birkaç aydır İzmir-Atina seferlerini başlatan Pegasus ve Sun Express’in kaç Yunan yolcu taşıdıklarını merak ediyorum. Ege bölgesinden Türk turistin eğer vizesini aldıysa Atina’ya gelmesini anlıyorum da, Yunan turistin İzmir’i ziyaret etmesi için şimdilik ‘dedesinin yaşadığı toprakları görmekten’ başka bir neden
bulamıyorum.
Yunanlı turist İstanbul’a hareketinden önce bu şehri adeta avucunun içi gibi biliyor. Gazetelerde, dergilerdeki turizm şirketlerinin reklamları bir yana, yıllardır milyonlarca Yunan turist İstanbul’a gitti ve izlenimlerini akrabalarına, yakınlarına, komşularına anlattı. Kapalıçarşı, Ayasofya, Sultanahmet... Nerede alışveriş yapılacak, hangi lezzetler nerede tadılacak önceden kafalarda planlanmış.
Peki İzmir’de ne yapacak? Nerelere gidecek, hangi beldeleri ziyaret edecek? Üç-dört gününü gecesini nasıl geçirecek? Bu şehrin lezzet durakları, alışveriş yerleri neresi?
Cevap yok...
Efes’i, Bergama’yı duymuş olanlar var, ama hepsi bu. Diyorum ki, özellikle ilkbahar geldiğinde söz gelimi Çeşme’nin, Foça’nın tanıtımı yapılamaz mı? Otellerin durumu, fiyatları, eğlence yaşamı anlatılamaz mı?
İzmir’in buralarda tanıtımı şart... Bazı etkinliklerin başlatılmasının vakti geldi gibi. Bu da sanırım havayolu şirketlerinin işi değil sadece.”
*
Kırbaki’nin özellikle de son cümlesine yürekten katılıyorum.
Pegasus ve Sun Express bana göre üzerlerine düşen görevi bugüne kadar fazlasıyla yaptılar.
Atina’da olduğum günlerde birkaç Yunan gazetesine baktım.
Bazılarında da Sun Express’in ilanlarını gördüm.
Atina–İzmir uçuşlarını anlatan ilanlardı.
İzmir kalkınmasında turizm önemli bir yer tutacaksa Kırbaki’nin sorduğu sorulara da cevap vermemiz gerekiyor.
İzmir’in ne yapması gerekiyor?
Hep birlikte düşünelim.
Yunanlı turist İzmir’e neden gelsin?
Özür: Yedek yazı bırakma alışkanlığım pek yoktur. Bu sefer yoğun bir toplantı temposu olacağını düşünerek İzmir’den ayrılmadan önce yazımı yazıp bıraktım. Teknik bir hatadan dolayı birinci sayfanın spotları karışmış, okuyucularımızdan özür dileriz.
Paylaş