Paylaş
Eleştirmeyi, yorum yapmayı, bazen de yüksek sesle düşündüklerimi anlatmayı doğru bulur, en iyi protestonun böyle olacağına inanırdım.
Bugün de aynı noktadayım.
Çünkü etkili bir sözden daha iyi bir silah olmadığını düşünüyorum.
Buna rağmen protestosunu farklı şekilde gösterenlere de saygı duyuyorum, onları da anlamaya çalışıyorum.
Herkes benim gibi, bizim gibi düşünmek zorunda değil elbette...
O yüzden yeni YÖK Başkanı Prof. Gökhan Çetinsaya’nın, “Yumurta değil, tweet atın” şeklindeki yorumuna katılıyorum.
Ben “tweet”in yumurtadan daha etkili olduğunu düşünüyorum.
Tepkiler de bazen gerekli değil mi?
Şu da yanlış değil mi?
Mart ayında 1.5 milyon öğrencinin katıldığı Yükseköğretime Geçiş Sınavı’nda (YGS) şifre iddialarıyla ilgili olarak Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) Başkanı Ali Demir’e soruşturma izni çıkmamıştı. Ancak olayı protesto eden 45 öğrenci ve öğretmen dün hakim karşısına çıktı.
O günleri hatırlayın; herkesin kafası karışmış, özellikle sınava girenler, sonuçlar açıklanmasına rağmen huzursuz olmuştu. Benzer tepkiler dünyanın her yerinde oluyor; üniversite gençliği biraz da böyle, üniversiteden yeni mezun olup iş hayatına atılmak üzere olan kişiler de daha heyecanlı oluyor.
Ne yumurta doğru ne de gençlerin olaylara verdiği tepkiye gereksiz müdahale de...
Yani bir orta yol bulmak en doğrusu...
Niye emeklilik döneminde
İstanbul’da en fazla duyduğum söz şöyle...
“Bir emekli olayım, mutlaka Ege’de bir yere taşınacağım. Muhtemelen de İzmir... Urla ya da Seferihisar...”
İyi de niye emeklilik dönemi...
Israrcı ve iddialıyım...
Birkaç yıl sonra Ege Bölgesi, emeklilik döneminde tercih yer olmaktan çıkacak.
Bunu sadece ben de söylemiyorum.
Pazar günü TAV Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Akın ve TAV İcra Kurulu Başkanı Sani Şener’le yemekteyken onlar da söylediler.
Ve dediler ki...
“Tamam, bir dönem İzmir istenilen performansı göstermemiş olabilir ama artık İzmir’in parlama dönemi başlıyor...”
Böyle yorumları çok insandan duyuyorum.
Eminim, sizler de duyuyorsunuzdur.
Vicdanlı bir toplum olmak
İsteyince oluyor; toplum üzerine gidince oluyor, medya haberi takip edince oluyor, bürokratik engeller ortadan kalkınca oluyor, devlet irade gösterince oluyor.
Karakoldaki dayak olayından bahsediyorum. Topyekün tepkilerde; sonuç alınıyor, ortada bir suç varsa karşılığını alıyor, mağdur varsa...
En azından yaralarını sarabilmesi için toplumun şevkatli eli bir şekilde uzanıyor.
Önemli olan diğer olayları takip etmede, ortaya çıkarmada...
Bunlar kamuoyuna yansıyanlar...
Ya yansımayanlar, gün yüzüne çıkmayanlar...
O yüzden yakın geleceğin en fazla tartışması gereken konusu vicdandır...
İnsanımız vicdanlı, toplumumuz vicdanlı, devletimiz vicdanlı olmalı...
Futbol üzerine
Süper Lig’in tadı kaçınca, iyi ki Bank Asya var, diye düşündük. Göztepe iddialı, Karşıyaka iddialı, Buca iddialı nasıl olsa diye... Bank Asya, Ege ligi nasıl olsa... Ama burada da hayal kırıklığı var. Bırakın şampiyonluğu, direkt çıkmayı, ben Play Off’lardan bile emin değilim. Bu arada... Akhisar’ı da kutluyorum. Ve Türkiye’nin iki büyük markası Karşıyaka ve Göztepe’ye örnek gösteriyorum. Bunun parayla değil, iddiayla yapılabileceğini gösterdikleri için...
Bu trafik inanın çekilmez
Salı akşamı bir yemek için İstanbul’a gittim. Son dönemde Atatürk Havalimanı’nın pist trafiği malum, ne inebiliyorsunuz ne de kalkabiliyorsunuz. Bu sefer öyle olmadı, uçak saatinden mi bilemedim. 15.00’te bindik, 15.50’de indim. Alandan çıkmam, beni bekleyen arabayı bulup Bebek’e yola çıkmam da 20 dakika alsa... Demek ki, 16.10’da yoldaydım. Kaçta Bebek’e vardım, biliyor musunuz? 18.05’te... Tam iki saatte... Beni alan şoför arkadaşım, “İyi ki, iş saatinde çıkmadık” dedi. Yani bu gidiş normal...
Tamam; İstanbul güzel, dünyanın en fantastik silueti burada ama bu trafik de inanın çekilmez.
Paylaş