Paylaş
Ve diyor ki...
“Darbe anayasasından kurtulmalıyız. Vesayetçilerin, 27 Mayıs 1960 darbesiyle, 12 Eylül rejiminin perçinlediği prangaların sökülüp atılma vakti gelmiştir. Bu talebe siyaset kurumu başta olmak üzere sorumluluk makamında olan hiç kimsenin kulak tıkama yükümlülüğü yoktur. 85 milyonun tamamının kırmızı çizgileri haricinde her konuyu görüşmeye, tartışmaya açık olduğumuzu ifade ettik. Yeni dönemde sivil, kuşatıcı bir anayasayla buluşturmak olduğu açıktır. Uzun yıllar sonra ilk kez yeni anayasa konusunda müspet atmosferi bu bakımdan önemli gördüğümü belirtmek istiyorum.”
Mart 2024’te Türkiye yerel seçimlere gidiyor.
Sandığın göründüğü bir süreçte anayasa yapmak zordur.
Bunu Cumhurbaşkanı Erdoğan da çok iyi biliyor.
Ama sonrasında uzun süre seçimsiz bir döneme giriliyor.
Bu yasaların Türkiye’ye dar geldiği çok açık...
Hepimizin daha güçlü bir demokrasi hayali var.
Hayat akarken insan bazen farkına varmıyor ama Türkiye eskiye göre çok daha güçlü bir ülke...
Eksiklerimiz yok, hatalarımız hiç yok demiyorum.
Aksine hepimizi rahatsız eden çok şeyin olduğunu görüyoruz.
Ama Türkiye’nin daha dirençli, daha özgüvenli olduğunu da hissediyoruz.
Bugün olursa çok iyi olur ama yakın bir gelecekte Türkiye’nin 85 milyonuyla birlikte bir anayasaya ihtiyacı olduğu çok açık.
Akran zorbalığı artıyor
Fransa’dan bir örnek
Fransız medyasını yakından takip ederim.
Geçenlerde çok da gündemde olan bir konuyu işlemişlerdi.
Akran zorbalığı...
Çocuğu olanlar bilir; okullarda son yıllarda bu konu çok gündemde ve çok sayıda mağdur olduğu biliniyor.
Fransa Eğitim Bakanı Gabriel Attal Meclis’e zorbalıkları önleme, tespit etme ve tepkisel tedbirler yoluyla mücadele etmeye yönelik bir plan sundu. Ciddi bazı vakaları sistematik olarak savcılıklara vereceklerini duyurdu.
Aslında Fransa Milli Eğitim Bakanı’nı bu açıklamaya zorlayan bir olay da yaşandı.
Bir öğrenci polis tarafından dersin ortasında tutuklanınca ülke ayağa kalktı.
Konuya Fransa Başbakanı Elisabeth Borne da dahil oldu.
Borne eğitimde zorbalık olaylarını “mutlak öncelik” olarak yorumladı ve özel ekipler kuracaklarını ve empati kurslarının okullarda verileceğini açıkladı.
Fransa Senatosu’nun 2021 raporuna göre, Fransa’daki 12 milyon öğrenci 800 bin ila bir milyonu her yıl okulda zorbalığın kurbanı oluyor.
Bu istatistik bana yüksek geldi ama Fransa’yı ayağa kaldıran bu konunun giderek bir toplumsal mesele olduğunu gerçeğini de ortaya koyuyor.
“Korku taraf değiştirmeli” diyen Fransa Başbakanı Elisabeth Borne önlem paketinin açık bir felsefeye dayandığını açıkladı.
“Yüzde 100 önleme, yüzde 100 tespit ve yüzde 100 tepki...”
Fransa’nın gündemine bomba gibi düşen olay zorbalığa maruz kaldıktan sonra 12 Mayıs’ta intihar eden 13 yaşındaki kız öğrenci Lindsay’in ölümüyle başladı.
Ve bugünlere gelindi.
Sosyal medya zorbalığı kolaylaştırmakla suçlanıyor. Sosyal ağlarla birlikte taciz okul sıralarından mağdurların evine sızıyor.
Fransa Eğitim Bakanı Gabriel Attal, sosyal ağların yetişkin denetiminden geçeceğini söylüyor.
Ve dijital sokağa çıkma yasaklarını gündeme getiriyor.
Örneğin sosyal ağların akşam 6’dan sabah 8’e kadar kullanılması yasaklanması Fransa’nın gündeminde...
Sorun sadece Fransa’nın sorunu değil.
Ben de giderek benzer şikayetleri duyuyorum.
Sünger kentleri destekliyorum
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin kuraklıkla mücadele için hayata geçirdiği Sünger Kent İzmir projesinde 5 bin bina için 5 bin ücretsiz yağmur suyu deposunun dağıtımı başladı.
Şöyle düşünebilirsiniz.
“Bu depolarla mı iklim kriziyle mücadele edilecek...”
Ben de şöyle düşünüyorum.
Evet; doğa için atılacak küçük bir adımın bile etkileri büyük olur.
Başkan Tunç Soyer, “Düşen her bir damla suyu, düştüğü yerden alıp, akıp gitmesini engellemek zorundayız” diyor.
Ben de katılıyorum.
Bir damla bir damladır.
Ev fiyatları düşer mi?
Gayrimenkul uzmanlarına göre düşmez ama uzunca bir süre yatay kalabilir. Ama uzmanlar artan maliyetlere de dikkat çekiyorlar ve yeni ev bulmanın da zorlaşacağını söylüyorlar.
Avrupa’ya gelince ev fiyatları ilk defa 10 yıldan sonra düşüyor. Ki bizdeki gibi fiyatlar 5’e, 10’a katlanmamıştı. Eurostat’a göre, 2010 ile 2023’ün ikinci çeyreği arasında AB’de ev fiyatları yüzde 46, kiralar ise yüzde 21 arttı.
2023’ün ikinci çeyreği ile 2010 yılı ikinci çeyreği karşılaştırıldığında 27 AB ülkesinin 20’sinde konut fiyatları kiralardan daha fazla arttı. Bizde ise çok farklı bir durum var.
Ve yine Eurostat’a göre ev fiyatları 2023 yılının ikinci çeyreğinde Euro bölgesinde bir önceki yıla göre yüzde 1.7, Avrupa Birliği’nde ise yüzde 1.1 düştü.
Avrupa emlak piyasasındaki trendin değiştiğinin bir göstergesi...
Bu bize nasıl yansıyacak göreceğiz.
Paylaş